bugün

tugay kaban'ın şiirlerinden biri.

gözlerimdeki karanlığa karışıyor bedenin
anlat uzaklardan! hangi soluksuz rüyandayım yine,
yine hangi günahına kefilim..

benim için ölmedin mi sen?
yoksa bir ismin uzun uzun seladan sonra anılması senin bir kez daha gelmene mi işaretti?
bugün günlerden ne?
yoksa sensizlikertesi mi?

ne kadar afilli olursa
o kadar zorlaşıyor taşımak senli cümleleri,
gidişin işte..
kaç dilde anlatayım?
kaç kere daha cümlelerime hapsedeyim seni?

ama biliyor musun?
bu gidişin çok ağır oldu, sormadan olmayacak..
yoksa söylesene son gelişin miydi?

evet de..
bildiğin ikinci dili kullanarak değil
susmadan söyle..
evet de..

de ki bütün günleri sensizlikertesi diye değiştireyim
ve bütün harflerimin derilerini sırf onlara bulaştırdın diye tenini
soyup ağlamama bahane olsun diye soğana çevireyim..

de ki bir kez daha sesini dinleyeyim,
kulaklarımın sus ağlarını delik deşik edip
giderken söylenen bütün elvedaları senvedalara kurban edeyim..

zaman artık meşakkatli bir tamirhane oldu..
bu tamirhanede ameleyim ve sensizliğin zamana geçirdiği hançerleri eritiyorum bir bir..

sana bunları yaşarken söylemek isterdim ama kader avucumdaki toprağa anlatmakmış herşeyi..
hiç bir zaman sana söylediklerim, anlatmak istediklerim olmamıştı.
dilim kalbime dolanırdı.
ellerim boşluğa, bedenimde benliğine katılır ve alır giderdin beni her konuşmamızda..

ağlıyorum evet ağlıyorum işte..
sonunda bunuda başardın ya helal olsun sevgili, bütün sevgilerim helal olsun..

son mektubunuda ölümünden sonra okumak varmış,
neydi o en sondaki beyit?
ne demek istedin de anlayamadım yine?
bütün kahırlarımın kahramanlarına veda ediyorum demek de neydi?
hangi savaşın askerineydi o şiirin..
hangi aşkın esirineydi?

gitmeden buradan şairinde dediği gibi yapıyorum en zorundan;
seni kalbimin sınırları dışına gömüyorum
şimdi hepsi tuz-buz hayallerimin
mezarına toprak olsun gidenim..
vasiyetini unutmadım; seni sensizlikertisinde gömüyorum..