bugün

ışıl özgentürk'ün şahane yazısı.

sağ ne demek ?

küçük çocuk annesine sordu, ''anne sag ne demek?'' anne bir süre
düsündü ve yanit verdi: ''sag'', dedi, ''öncelikle hiçbir seyi merak
etmeden sana verilen bilgiyle yetinmektir. sana sus denildiginde
susmak, konus denildiginde konusmaktir. sürekli kendini yetersiz
hissetmektir. kendini sürekli baskalarinin pesinden giden biri
kilmaktir. geceleri sirlarini paylasacak bir yildizin varligindan
habersiz olmaktir. toplama kamplarinin bacasi sürekli
tüterken 'bizim o kamplarda yasananlardan haberimiz yoktu', demek
ikiyüzlülügünü göstermektir. sokakta kocaman bir adam küçücük bir
çocugu döverken hiç ses çikarmadan oradan kosarak uzaklasmak
demektir. büyük alisveris merkezlerinde özürlüler için ayrilmis
otopark alanina büyük bir piskinlikle park etmek, 'neden oraya park
ediyorsun, orasi özürlüler için' diye soran birine de 'ben de
kafadan sakatim' diye gülerek yanit vermektir. kahve sohbetlerinde,
memleket durumlari konusulurken 'kardesim bu memlekette üç bes
kisiyi asacaksin, bak o zaman her sey nasil saaak diye biter' ,
yollu fikir yürütmektir. 18 yasindan küçük çocuklarin, yaslarinin
büyültülüp idam edilmesine neden olan askeri darbe baskaninin
yaptigi resimleri hâlâ yalakalik olsun diye almak demektir. grev
yapan isçiler için, 'canim bunlar da çok oluyor artik, dünyanin
parasini alir gene de doymazlar' cinsinden düsünce üretmektir.
mangal keyfi için orman içinde ates yakmak ve yangin çikarmaktir.
evinin içini tertemiz yapip, kapinin önünün b.k götürmesini
önemsememek, hastanelerde ameliyattan yeni çikmis bir hastanin
yaninda fosur fosur sigara içmektir. "kadinlarin saçi uzun akli
kisadir," sözünü pek bir sevmektir."

küçük çocuk yeniden sordu: ''anne insanlarin büyük çogunlugu bu
dediklerini yapiyor?'' çocugun bu sorusu karsisinda anne gülümsedi
ve yanit verdi: ''bekle daha bitmedi, devam ediyorum. sag demek, süt
yerine mesrubat içmenin daha dogru oldugunu söylemek ve bunun
yayginlasmasi için dünya kadar reklam parasi vermektir. tüketimi
destekleyen yüzlerce reklam slogani yazip ardindan 'bu dünya düzeni
söyle degisir' diye ahkâm kesmektir. en pespaye dizilerde
oynayip 'ben en devrimciyim' demektir. oy vermek yerine o gün
piknige gitmektir. körlerin, spastik özürlülerin, sakatlarin
sokaklarda görünüp de moral bozmamalari için yollari, parklari,
tuvaletleri sadece ve sadece normallere (!) göre yapmak demektir.
zehirli atiklarini topraga gömen ya da denize birakan büyük
isyerlerine komik miktarlarda para cezasi verilmesini uygun
görmektir. tarihi ören yerlerindeki mermerleri yasaga ragmen kesip
kesip insaatta kullanmaktir. denizleri, irmaklari, topragi kirletmek
ve bundan adeta büyük bir keyif almaktir. açik havada öpüsen,
koklasan çiftleri kosa kosa gidip polise ispiyon etmektir. ıslenen
suçlar için iki rekat namaz kilip allah'i kandirdigini sanmaktir.
arkadasin bir haksizliga ugradiginda onu savunmamaktir. büyük
derbilerden sonra aska gelip gelisigüzel ates etmek ve seken bir
kursunla evlerinin balkonunda oyun oynayan dört yasindaki çocugu
öldürmektir. sinemaya giden kiz kardesini sokak ortasinda biçaklayip
zafer isareti yapmak demektir. bilgiyle, sabirla, vicdan duygusuyla,
ahlakla, etik degerlerle dalga geçmek ve bu daglari ben yarattim
dercesine kurum kurum kurumlanmaktir.'' küçük çocugun bu kez
gerçekten kafasi karismisti. ''anne'' dedi, ''bu sag ne kadar çok
yerdeymis, ben korkmaya basladim.'' ''hayir, korkma'' dedi
annesi. ''daha pek azini duydun. kim dedi sana bunlari merak et,
artik öyle 'korkuyorum, vazgeçtim demek yok.' geç kaldin.'' anne
yeniden basladi, ''sag demek...''

anne sözünün sonunu getiremedi, çocuk kosarak karyolanin altina
saklandi

cumhuriyet gazetesi (02.05.2006)
bir marslıya telefonda "sağa bak" dediğinizde alacağınız cevaptır ve sağın ne olduğunu bir marslıya anlatamazsınız.