bugün

beckett’in bütün kahramanları bilinmeyen bir uzamın içine atılmış zavallı kişilerdir. anti kahramanlardır. sisifos vari her gün tekrarlayan eylemlerle geçer yaşamları. örneğin; godot’yu beklerken oyununda, vladimir ve estragon sürekli olarak gitmekten bahsederler fakat hiç bir eylemde bulunmazlar ve hiç bir yere gidemezler. gidemezler çünkü başka bir dünya yoktur. birbirlerine muhtaçtırlar, oyun sonu oyununda clov oturamaz, Hamm ayakta duramaz. nag ve nell ise kendilerine bile bakmaktan acizdirler. mutlu günler oyunundaki iki anti kahraman kahramanın biri önce beline sonra da boğazına kadar toprağa gömülüdür. diğer kahraman ise kötürümdür; oyun boyunca sahnede sürünerek hareket eder.
tamamen aciz oldukları için fırlatılıp atıldıkları köşede sadece beklerler ve zaman geçirmeye çalışırlar. hemen hiç değişiklik olmaz, olursa da bu, tıpkı insanların yaşlanması gibi olumsuz bir değişikliktir. oyunun sonuna doğru daha az işitmeye başlarlar ya da aniden kör olurlar. sonlarını beklerler ama son kolay kolay gelmez. bu arada da bol bol konuşurlar çünkü konuşmak iyi bir zaman öldürme aracıdır.
beckett oyunlarında karakterler çokça konuşsalar bile birbirleriyle iletişim kuramazlar, birbirlerini anlamazlar. ancak, bunu dert etmezler çünkü konuşmak sadece sözlü bir oyundur. karakterler o kadar uzun bir süredir konuşmaktadırlar ki artık konuşmak iletişim kurmaktan çıkmıştır. bütün sorular ve cevaplar her iki tarafça da bilinir; birbirlerine hep aynı hikayeyi anlatırlar. sembolik sağır karakterlerle de iletişimin imkansızlığı iyice vurgulanır.
sürekli bir ontolojik şüphe yaşarlar çünkü varolduklarından bile emin değildirler. sık sık “bilmiyorum, bilemiyorum!” demeleri ve her şeyi unutmaları işte bunun göstergesidir. oyunlarda zamanın hiçbir önemi yoktur zira sahne üstünde hiçbir şey olmaz ve her geçen gün aynıdır. Dolayısıyla oyunlarda kayda değer bir öykü yoktur.
karakterler ilk bakışta gerçekdışı ya da gerçeküstü görünebilirler. bu hiç de olumsuz bir şey değildir; gerçeküstücülük ve absürd tiyatronun pek çok ortak yönleri vardır. ancak beckett’ın oyunlarında yapmak istediği, antik mitlerden günümüze insanın özünü yansıtmaktır. bu yüzden Beckett karakteri, birey değil de tiptir. insanı temsil etmektedirler. hatta bazı oyunlarda kahramanlar birbirleriyle yer değiştirebilirler ve özlerinden hiçbir şey kaybetmezler.
beckett oyunlarında, inançsızlığın ve anlamsızlığın pençesinde bütün yaşam enerjisini yitirmiş, değerlerini yitirdiği için de varoluşuna bir türlü anlam veremeyen insanı anlatır. yaşama her hangi bir anlam getiremediği için ölümü bekleyen, ama ölümü beklerken, belki de yapabileceği tek şey olduğu için hiç durmaksızın konuşan insandır bu. kendisinden hiçte farklı olmayan insanlarla iletişim kurmaya korkan ya da iletişim kurmakla uğraşamayacak kadar yılgın olan insan yalnızlığa ve başkalarına mahkumdur.
kısacası sevgili dostlar bu karakterler, her gün aynı eylemleri tekrarlayan, bu dünyanın içine atılan ve burada yaşamak zorunda bırakılan, bir birimize her an muhtaç olan bizleriz.
(bkz: özet)
beckett karakterleri çetrefilli ve anlaşılması zor karakterlerdir. beckett az sözcükle oluşturduğu büyük evreninde karakterleri ile insanlığa insan olmayı insanca anlatmış ve adeta büyük bir miras bırakmıştır.

(bkz: anti kahramanlar)