bugün

herşeye karşın, insan kişiliğini kavramak iki kere ikinin dört etmesi gibi yalın eşitlemelerle algılanabilecek bir olgu değil. girift, karmaşık, gizemli bir yapıya sahip. incelemeye başladığımızda, sizi doğru yoldan uzaklaştıracak tuzaklar hazırlıyor. insan kişiliğinin dışavuran yanıltıcı yansımaları, bir labirentin çıkmaz sokakları gibi aldatıp gerçek bilginin ötelerinde dolaştırıp durabiliyor.
kişi, dış görünümüyle, beden yapısı, çehre görünümü, konuşma, giyinme, jest tavır ve davranışlarıyla yöneldiği amaçlar, haz duyduğu uğraşlarla, istemleriyle, tutkularıyla, tutumlarıyla, inançlarıyla, heycanları ve korkularıyla kişiliğinin farklı boyutlarını sergiler.
ancak unutulmamalıdır, karşımızda olanca somutluğuyla duran, gördüğümüz, izlediğimiz bir kişiden dışavuran belirtiler, içdünyadan dışdünyaya yansırken bazı sapmalar gösterebilir, biçimsel değişimler geçirebilir. bu olayı ışığın havadan suya geçerken uğradığı kırılmaya benzetebiliriz. yine unutmamak gerekir, kişinin olmak istediği ile bulunduğu kişilik, olduğu ile göründüğü kişilik çoğu kez farklı olmaktadır. (kişinin alacası içinde saklıdır) diyen atasözü bu gerçeği özlü bir biçimde vurguluyor.
yanıltıcı görüntülere aldanmamak için, yanılgısız tanıyabilmek için insanı, insan kişiliğini kavramak, insan davranışlarının nedenini bilmek için ayrıntılara girmeye gerek var. kalıtımla kazanılan biyolojik, fizyolojik ve psikolojik nitelikler, doğum öncesi, doğum sonrası etkiler beslenme, aile okul, çevre, ulus, çağ etkileri kişiyi tanıyabilmekte ki en önemli unsurlar. ancak bunlar yeterli mi? bu ana kadar görülen yöntemlerle insan kişiliğini tümüyle apaçık olarak tanımak olası mı? yoksa insan kişiliğinden dışa sızan, onu en gizli yönleriyle ele veren başka kaynaklarda var mı?

psikolog tuncel altınköprü nün insan tanıma sanatı adlı kitabından alıntı.