bugün

said-i nursi: asıl adı said-i kürdi olan ve doğduğu “nurs köyünden” dolayı nursi adını alan said-i nursi, (bu şekilde kuran’daki nur süresinde benden bahsediliyor diyecekti!) padişah abdülhamitin emri ile istanbul üsküdardaki toptaşı akıl hastanesine yatırılmıştır ve "bir ermeni doktor" tarafından tedavi edilmiştir.

nurcular iftira diyemez çünkü kaynak: zaman gazetesidir.
das kapital'e secde edip,marx'ın sakal-ı şerîfi için sıraya giren komünist beyânı.
evet evet,bediüzzaman sâid-i nursî hazretleri (haşa) deli idi. ne oldu? sosyalizme döndük di mi ? *
meczup demek daha uygundur. (bkz: meczup)
cevabı "değildi" olan soru.

bir gün maklube yemeye gel de sana soru eki olan "-mi"nin nerelerde ayrı yazıldığını öğreteyim şakirt *.
(bkz: secde eden çekirgeler)
pek akıllı olduğu söylenemez.
delinin önde gideniydi. onu kabul ettik de.

burada asıl sorun;

arkasına takılanlar akıllımı...
keçeliler bi araştırın bakalım değilmi hemen sallamaya başladınız. salcam kobrayı.

Bir süre sonra, “Her soruya cevap veren ve Saray’a karşı böyle pervasız olup, eleştiriler getiren bir adam, olsa olsa deli olabilir.” denilerek, Bediüzzaman akıl hastanesine sevk edilir.

Hastahanede onu muayene etmek üzere Saray doktorlarından biri görevlendirilir. Bediüzzaman doktora, neden ve nasıl buraya gönderildiğini dört madde halinde anlatır ve doktor hayretler içinde kalır. Büyük bir deha ve yüksek bir zeka ile karşılaştığını fark eden doktor:

“Şimdiye kadar istanbul’a gelenlerin içerisinde zeka ve fetanetçe (aşırı zeki) böyle bir nadire-i cihan bulunmuş değildir.”

şeklinde bir rapor hazırlar ve Saraya gönderir.

Bu raporu alan ve daha önce ikinci Abdülhamid’e Bediüzzaman hakkında yalan yanlış bilgiler vererek onu yanıltan Saray paşaları telaşa düşerler ve bir an önce onu istanbul’dan uzaklaştırmanın yollarını ararlar.

ilk tedbir olarak Bediüzzaman’ı hemen bir hapishaneye naklettirirler ve orada da başlarına bela olmaması karşılığında rüşvet teklif ederler; ancak bir netice elde edemezler. Ardından Padişah’ın iradesi ile Zaptiye Nazırı Şefik Paşa Bediüzzaman’a gönderilir.

Zaptiye Nazırı Padişah’ın selamını kendisine ilettikten sonra, Doğu’ya tekrar dönmesi halinde kendisine otuz lira maaş bağlanacağını söyler ve bunun üzerine Bediüzzaman ile aralarında ciddi bir tartışma başlar. Bediüzzaman cevap olarak:
said nursi insan mıydı ki deli olsun sorusunu akıllara getirttirir.
Fikirleriyle bugün piyasaya sürdüğü insanlar, kendilerince kafir ilan ettiklerini Allah'ın oklarıyla cehenneme gönderme çabasındayken, milyonlarca insanın girdiği, rızkını aradığı sınavlarda zerrece utanmadan hak yiyerek, kopya çekerek cennet hayalı kuranların salyalı haykırışlarla karşı çıkacağı önermedir. Ha bu arada bu kişi kitap yazmamıştır haşa, gökten ilham yoluyla inmiş hatasız bir kitaptır o kitap. Kur'an ne ola ki. Dinin güneşi ilhamla kitap yazar, Bizim garip peygamberimiz ne güneştir ne ay vahiy almak için bile cebraile ihtiyaç duymuştur. Utanmazlar!