bugün

geleneksel "sabri sarıoğlu nu gönderme festivali" nin mustafa denizli ile birlikte bir kez daha yaşanması durumudur.

iki gün sonra mustafa denizli yi takımdan gönderirler,

bir bakarsınız sabri yine takımda.

reyis olmak böyle bir şey.
Bu kadar kolay mı oğlum reyisi harcamak ha dedirtmis ve ağlatmış olaydır.

Hayır ağlamıyorum gözüme reyisin şutu kaçtı.
yönetimin geleceğe dair bir planının olmadığının kanıtıdır. amaç sadece günü kurtarmak.
adam, terim, lucescu, hagi, gerets, feldkamp-cevat güler, sikibbe, korkmaz, rijkaard, hagi-bülent ünder, terim, mancini, prandelli(kadro dışı olsa da), hamzaoğlu ve son olarak da denizli olmak üzere, kaç teknik adamla çalıştı galatasarayda, ilk terim dönemi ve belki de lucescu dönemi hariç, sürekli eleştirildi, yerine bir sürü adam alındı, gönderilecek, kalacak, gidecek, denildi hep de kaldı. ve bir şekilde her gelen de oynattı, benim hatırladığım kadarıyla sol açıkta çıkmıştı a takıma. sağ bek, sol bek, sağ ve sol açık oynadı. zaman zaman stoper olduğunu da hatırlıyor gibiyim ama emin değilim. adam hem her hocayla çalışıp, hem neredeyse her mevki de oynayıp hem de sürekli eleştirilen birisi olmayı nasıl başarıyor anlamıyorum. her gelen hoca bir göndermeye kalkıyor, sonra hoca gidiyor, yeni gelen hoca sabriye sarılıyor, tam o da gönderecek gibi oluyor, hoca gidiyor, yeni gelen hoca sabriye sarılıyor. ne biçim işmiş anlamadık...

opsiyonunun iptali meselesine gelince, karşılıklı anlaşmışlar ama "benaaa nee" diyecek hali yoktu sabrinin böyle bir teklif karşısında. en kötü inat eder, diğer oynamadan para kazanma sevdasında olanlar gibi bir yıl yatar, sonra batardı. şimdi en azından "sözleşmem garanti değil" kafasıyla hareket edip, hırsını, yüreğini ortaya koyar belki yine uzattırır sözleşmesini. bence sabriyle zaten sözleşmeler hep iki maçlık yapılmalı, iki maç oynadıktan sonra bir iki maçlık daha yapılmalı.