bugün

insanlarin hayatlari boyunca istekleri ve istiramlari bitmez. bir seyler için yasarlar ve onlara sahip olabilmek için ve daha cok sahip olmak için gayret sarfederler.

zaten bir insanin hayatinin bitmesi isteklerinin bitmesi ve onlara doymasi demektir.

bu arada istekleri karsilanmasini sirf maddi anlamda değil manevi anlamda da oldugunu belirtmeden gecemiyeceğim.

herneyse yillardan beri bir isteginiz vardir yahut merhum siyahi lider martin luther king'in dediği gibi 'i have dream' diyebiliriz.

bu ne dunyanin en iyi futbolcusu pele olmak gibi ucuk kacik istekler değil makul isteklerdir.

diyelim ki bir elma bahcesini almak ve orda yasamak istiyorsunuz.

bunun için gencliğinizi ömrünüzü hayalerinizi heba ederek cilginca bir çalişma temposuna giriyorsunuz.

nefret ettiğiniz bir işte nefret ettiğiniz insanlar ile mizaciniza hiç mi hiç uymayan bir yasantiya katlaniyorsunuz.

size ne denilirse yapilmakta ve önceden seytanlarla yapmiş oldugunuz antlasmalara sadik kalmiş vaziyette antlasmanin size düsen kismini yerine getiriyorsunuz.

fakat ne yazik ki kendinize ve micaziniza yuttura cebren ve zorla yükümlülüklerinizi getirdiğiniz vakit alacağiniz getiriyi bir başka bahara denilip atlatiliyorsunuz.

önceleri olsa büyük bir sükutu hayal içinde bozuldu baglar yansin sepetler diyeceğinize akliniza ve mantiğimizin sesini duyup eyvallah diyip geciyorsunuz.

elinize bir cok düzenbazlik yapma imkani gecmişken hakederek kazancin iyi ve bereketli oldugunu ve düzenbazliğin elma bahcesini zehirleyeceğini bildiğiniz için mucadeleye devam ediyorsunuz.

elinizden sadece sabretmekten baska bir şey gelmediği için sabir tasina dönmektesinizdir.

ammavelakin o kadar cok sey kaybediyorsunuzdur ki bu arada -özellikle zamani ertelemek zorundasiniz- onlara da eseflenmekten baska bir sey elinizden gelmemektedir.

günün birinde sartlarin daha da kötüye gittiği bir vakitte olnalarin bir muhasebesini cikartiyorsunuz.

kar ve zarar hesaplarinda bir bakiyorsunuz ki zarar cok hem de akılalmaz boyutta. kazanc ise sadece bir dolu tecrube.

milyonlarca kacirilmiş bir sans ve kaybedilmiş zamanlardan baska elde bir şey yok.

el elde basbasa olsa neyse ama müeeseyi batiran esas sebep sermayenin tükenmesidir.

işte hayat yolunda insanlarin sermayesi son derece kisitli ammavelakin masraflar ve amortismanlar masrafi cok agirdir.

bunlara hayiflanirsiniz sadece....

ama insanoglu kendine herseyi yutturmaya muktebir oldugundan dolayi sabretmeye devam edersiniz.

ama günün birinde sabir taşi güm diye catirdamaya baslar...

istiklal marsinda dendiği 'doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın' tesellisi bile teselli etmez.

gitgide elma bahcesi edinme olasiliğinin yüzdesi düşmekte - ki cok nadir olasilik yükselmektedir- bazi zamanlardaysa olasiliği yükselmekte fakat bu sadece içki sarhoslugu gibi büyük yikimlara sebebiyet vermektedir.

ama mucadeleye devam eder- ki yapilabilecek bir şey yoktur- belki de bu dunyadan siktirip gitmek ister kişi ama bu peşin yenilgiyi kabul etmektir.

günlerden bir gün elma bahcesinin olma ihtimal cikar - farz edelim- ve olur ammavelakin kişinin değil o bahcenin tadini cikarmak yatalak oldugu için yataktan cikmaya bile hali yoktur. - ki bunun olmasi kişiye küfretmek gibidir-

bütün olumsuz sartlara ragmen sabretmek, metanetli olmak gerekir ne için?

isteklerin sadece bir hayal oldugu ve mucadele etmekten baska elden bir şey gelmediği bir durumda kişi önce cevresine ve sonra da kendisine yabancilasir.

bazı bazı yaşama emareleri gösterir ammavelakin tren kalkmiştir.

günün birinde sabir tasi catlar ve kişi herseye bos verir.

sadece bir kabuk olarak yaşar, alayci azarliyici bir tonajda hayatini ve vadesini doldurmaya bakar.

aslinda ben ne anlatacaktim simdi ne anlattim.

herneyse entry'i cehov'un vanya dayi oyunundan sonya'nin lakirdilari ile bagliyalim:

'' Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Ve Tanrı acıyacak bize ve biz seninle, canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... inanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... Dinleneceğiz! Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşayış gibi dingin, yumuşak, tatlı olacak. inanıyorum, inanıyorum buna. Zavallı, zavallı Vanya Dayı, ağlıyorsun... Hayatında mutluluğu tadamadın, ama bekle Vanya Dayı, bekle... Dinleneceğiz....Dinleneceğiz! Dinleneceğiz!''