bugün

eski ve şahane bir umut sarıkaya öyküsüdür...

"Saint-petersburg'da soğuk bir geceydi. ivan nikiforavic arabanın camından dışarı baktı. Sokaklar kar içindeydi. Yoksullar ve evsizler manastırların kapısında bir kap çorba için birikmişlerdi. Rusya ağlıyordu. Perdeyi kapatıp, şapkasını düzeltti ve arabacıya haykırdı. Daha hızlı! Daha hızlı! Atlar nikolia petroviclerin malikânesine geldiğinde arabacı öksürdü ve ivan nikiforivice cometligi için teşekkür etti. Kapıyı çirkin bir subay olan aleksie nazorov açtı. Üzerinde sık bir redingot vardı. Boğazını temizledi ve ivana hosgeldin dedi.
Karisi nadya göz ucu ile ivana baktı. Ah zavallı nadyuska diye içinden geçirdi. ivan bozuntuya vermeden basıyla selamladı. Oğul petrovic; dimitri fyodor petrovic merdivenlerin basında görününce ivan'in yüzü aydınlandı. Bu kırmızı süratli çirkin tipik bir alman Rus'u olan adamı görmek onu sevindirdi. fyodor, ivan'a sıkı sıkı serilirken, göz ucuyla nadyaya söyle bir baktı. ivan sıkı sıkı sarıldığı fyodar'u söyle hafifçe döndürerek birazda nadya'yi o kesti.
Bu bakışlardan ve sessizlikten rahatsız olan aleksei bogazini temizledi ve "dostlarım" dedi. Tam kadehini Rusya için kaldıracaktı ki fyodora halen sıkı sıkı sarılan ivan fyodorun omzundan haykırdı. "sus köpek ! Pastil diye bir şey cıkmış, boğaza birebirmiş. Rus edebiyatı bitti" dedi. Bunun üzerine hepsi birbirine sarılarak ağladı. Rusya ağlıyordu. Saint-petersburg da soğuk bir geceydi."
(bkz: şimdi sevişme zamanı)
ikinci bölümü yayınlanmış öyküdür.

"ivan Gregory Çerniçetkin'in mutsuzluklarla bezeli hayatı

Moskova'da Puşkin Caddesi'nin hemen başındaki ikinci binanın 6. katındaki 12 numaralı dairenin ışığı, saat sabaha karşı dört olmasına rağmen hala sönmemişti ve pencerede hareket eden karaltı belli belirsiz dolaşan kişi, ivan Gregory Çerniçetkin'den başkası değildi. iki gündür elinde Petrsburg'daki sevgili dostu Dimitri Vasili Nazarov'un mektubu, odanın içinde volta atıp ona uygun, adabınca bir cevap yazmaya çalışıyordu. En sonunda uzun uzadıya yazmak yerine, kendisine kısa bi mektup yazmaya karar verdi. "Ahhh sevgili dostum Nazarov. Bilseniz ben de o kadar zor durumdayım ki. Poti'deki amcama binbir zorluklarla, utana sıkıla mektup yazdım ve cevap gelmesini beklediğim için cevabınızı geciktirdim. Bu mektupla size 150 ruble yolluyorum. Umarım birkaç gün idare edersiniz bu parayla. Bugünlerde denetimler sıkılaştı.Bütün arkadaşlar korku içerisindeyiz. En kısa zamanda aramıza katılmanızı ümit ederek... Daima dostunuz Çerniçetkin." Yazdıklarını son bir kez okudu Çerniçetkin ve zaten kapanmak üzere olan göz kapaklarına karşı koyamayarak uykuya daldı.

Ertesi sabah en şık redingotunu giyip evden çıktı. Önce postaneye gidip mektubu postaladı, ordan da manastıra gidip Peder Yoisimo'yu görmek için usul usul ilerledi karlı Moskova sokaklarında. Manastırın önü Sibiraya'daki evlatları için Peder'den dua etmesini rica eden anneler ve bir tas çorba için sıraya giren yoksul insanlarla doluydu. Şık redingotlu Çerniçetkin, bira an için üstündeki şık kıyafetlerden utandı bu zavallı insanları görünce, ama aksine bu yoksul insanlar saygıyla yol verdi Çerniçetkin'e. Peder, sadece bilge insanlara özgü o gülümsemesiyle Çerniçetkin'i başıyla selamladı. Çerniçetkin de onu başıyla selamladı. Peder bikaç dua dilenen kadınla konuşmaya devam ettikten sonra ivan Gregory'nin yanına geldi. "Hoş geldin ivanuşka" dedi, onu çocuğu gibi severdi ve ivan yine daha önce olduğu gibi Tanrı'ya inanmadığı için bu yaşlı adamın karşısında bir kez daha utandı. Hoş, Peder biliyordu ve bunu olgunlukla karşılıyordu ama bu utancı artırmaktan başka bi işe yaramıyordu. ivan, utangaçlığını atıp gülümsedi. ivan, bütün açıklığıyla hiçbir şeyi gizlemeden olanı biteni, çıkardıkları gazeteyi, Almanya'da kaçak yaşayan arkadaşlarından beklediği haberden, yapacakları devrimden ateşli ateşli bahsetti. Peder bütün söylenenleri dinledi ve en sonunda "dikkatli ol sevgili çocuğum" diyerek elini omzuna koydu ivanuşka'nın. ivan onu başıyla onayladı ve gitmek için izin istedi. Peder Yoisimo, ivan'ın arkasından baktı, belli etmemişti ama onun için kaygılanıyordu, "ah zavallı çocuk" diye içinden geçirdi...

ivan manastırdan doğruca lokale gitti. Ama bugün diğer günlerin aksine, giderken içinde bir ürperti vardı. Lokalden içeri girdiğinde kendisine bir içki söyledi. Barmen başıyla onaylayıp, içkisini verdi. Yüzü kaygılıydı. ivan'ın yanına şık giyimli bir subay oturdu. Bu tanımadığı yabancı yanına oturunca ivan da kaygılandı. Kırmızı suratında gülümsemesi adeta bir yara gibi duruyordu subayın. Bakıştılar. ivan'ın bardağının yanına bir zarf koydu. Bu mektup Çerniçetkin'in sabah postaya verdiği mektuptan başkası değildi.

Dört yıl sonra Çar'ın affıyla Çerniçetkin Sibirya'daki sürgünden Moskova'ya geri dönmüştü. Yıllar onun sadece yüzünde değil, yüreğinde de değişime yol açmıştı. Daha önce neşeli, konuşkan, edebiyat sohbetlerinden zevk alan Çerniçetkin artık içine kapanık, somurtkan bir insandı. Evinden çıkmadan günlerce oturuyordu, bol bol votka içiyor, elinden enfiye kutusu hiç düşmüyordu. Evden az çıktığı zamanlarda kadim dostu ivan Nazarov onu yolda görüp başıyla selamladı ama Çerniçetkin oralı bile olmadan evine doğru seyirtmeye devam etti. Nazarov arkasından koştu ve neyi olduğunu sordu. Ona Petersburg'daki siyasi hareketin heyecanından bahsetti coşkuluca. ivan sadece "Hayırlısı ne ise o olsun. Çoluk çocuğa karışmayı düşünüyorum şahsen ben Dimitriziğiim" dedi ve enfiye kutusundan biraz enfiye çekti . "Sevgili dostum nasıl konuşuyorsunuz? Sibirya'da şiveyi de bozmuşsunuz" dedi ve sinirleri bozulduğu için güldü bu zavallı adama. ivan, Dimitri'ye kapıyı gösterdi. Bikaç hafta sonra yine Dimitri'nin zoruyla ivan, b, edebiyat toplantısına gitti. Gogol'un Palto'su üzerine hararetli bir tartışma vardı eski dostlarının arasında. ivan sadece kenarda oturup anlamsız gözlerle onlara bakıp, votka içmeyi tercih etti. Tipik bir Alman-Rus'u olan Sergei Pavloviç ivan'a "sevgili dostum Gonçarov'un Oblomov'unu okudunuz mu?" diye sormaya yeltendi ivan "okudum okudum" dedi. Sergei tam onu başıyla onaylayacakken, ivan " Ne başınız g.tünüz oynuyor lan ipneler" diye veryansın etti. "Aman sevgili dostum biliyorsunuz ki bu Rus Edebiyatı'nda..." diye itiraz edecekken. ivan sesini yükseltti "Sigeym böyle edebiyatı ne lan bu. Hep kasvet, hep kar, hep ince psikolojik anlatım, içim karardı bunaldım .mına koyiim. Oğlum hepiniz zeki insanlarsınız, yazsanıza şöyle matrak bir şeyler de neşemizi bulalım. Kafa dağıtalım diye mi kitap okuyoruz, yoksa trigonometri problemi mi çözüyoruz belli değil anuna koyiim" diye haykırdı. Dimitri "Sevgili dostum, Rus Edebiyatı'nı siz gerçekten bilmiyor musunuz yoksa? Bizdeki mizah unsurunu nerde bulabilirsiniz? Mesela Mihail Zovşenko'yu okudunuz mu hiç?" diye sordu. "Lan kafasını sktiimin Dimitrisi, 800 sayfalık tuğla gibi kitap okunur mu hiç?Keriz miyim ben artist! Filmi çekilir çok iyiyse izlerim .mına koyiim ne yorucam kendimi" diye gülümsedi. Dimitri bu kendini bilmez tavır karşısında gerçekten sinirlenmişti, ilk defa ona karşı soyadıyla, büyük bir resmiyet içinde seslendi :"Sayın Çerniçetkini çok ileri gidiyorsunuz" dedi. 'Ne Çerniçetkin'i .mına koyiim, Çetin.Çetin! diye düzeltti ve dişlerinin arasından "çısk" diye yere tükürdü.

Tüm bunlar olurken ivan Gregory Çerniçetkin hala Sibiryada kürek mahkumiyetine devam ediyor ve Moskova'ya gelen yabancının nasıl oraya geldiği konusu esrarını koruyordu.
"
adamlar yazıyor azizim.