bugün

malum rüyaların en babası 90 saniye sürer mahalle maçındayız robin van persie geldi sırtında küçük sporcu çantası eşofmanlı ''ben geldim ne zaman başlıyoruz'' dedi bizim mahallenin piçi sülo ooo ''abi biz başladık senin gelmeyeceğini düşündük kaleye tolga'yı aldık hem niye geç kaldın sen'' diye sordu ''amına koduğumun alex ferguson'u ek idman koymuş izin istemedim vermedi kancık'' diye cevapladı van persie. neyse tolga'yı dışarı aldık tabi tolga bozuldu, çocuk haklı. van persie girer girmez golleri atmaya başladı her vurduğu gol oluyordu maçı 12-7 kazandık 9 tanesini persie attı bende bir gol attım. anlamadığım şu rüyaların uzunluğu ortalama 20 saniye bu kadar çok golü bu kısa sürede nasıl attı hayret valla adam tam golcü.
komiktir ama 3 gece önce başıma gelendir.ruyamdada yedekti.*
Yavaş yavaş hatırdan silinen rüyadır. Daha fazla ayrıntıyı kaybetmeden yazayım.

Robin Van Persie boktan rüyama nereden, ne zaman dahil oldu şu an aklımda değil. Neyse bi şekilde karşılaştık, yolda yürümeye başladık, bu arada o çat pat türkçe, ben çat pat ingilizce konuşuyoruz. Yolun kenarında bahçelerinde oynayan 6-7 yaşlarında bi kız çocuğu gördük. Biraz eğlendirelim bahanesiyle kız da dahil hafiften top oynamaya başladık. Bu arada ben adama çalım falan atmaya çalışıyorum. Çocuğu eğlendirdik az vakit, sonra çıktık yine yola. Herhalde sabah olması hasebiyle Persie ile kahvaltı yapmaya karar verdik. Yine yürümeye başladık, tabi bu arada çat pat muhabbet etmeye çalışıyoruz. Muhabbet bi o kadar boktan heralde bi ara havanın bugün bozuk olduğunu falan söyledi. Ben de havaya baktım bulutlu. Diyebildiğim tek cevap sağlam 20 30 saniye geçtikten sonra "maybe rain" oldu. Ulan insan rüyasında bile ingilizce bilmemesinin cezasını çeker mi? Halbuki havanın bulutlu olmasından girip, küresel ısınmadan çıkmak vardı.

Neyse vardık kahvaltı yapacağımız mekana. Benim de o an aklıma Persie ile fotoğraf çektirme isteği geldi. Bu oturdu dışarıya ben de mekana girdim, varsa fotoğraf makinesi veyahut telefon bir kaç dakikalığına alıp fotoğraf çekeceğim. Bi girdim mekana baktım benim sülale Urfalı çiğ köfteciler gibi dizilmiş oturuyor. Lan bir de içlerinde kavgalı olduğumuz akrabalar var, orda bile rahat bırakmıyorlar. Nenem "oğlum ne yapıyon, gel otur" tarzı bi şeyler söyledi. Ben "nene az işim var, birazdan gelirim" dedim. Tüm sülale pezevenk gülüşü gibi bana baktı, niye baktılarsa artık. Dedim hadi bari Persie'nin yanına döneyim, ne sikime ayrıldıysam yanından. Camdan baktım yok mekanın önünde. Tam çıkacağım kapıdan, kuzen girdi içeri. Kendinden geçerek gülmeye başladı. Aq pezevengi normal gülmüyor, götü dağlanmış eşek gibi anırıyor. Hani böyle mahallinin altını üstüne getiren, lanet ettiren, sabah akşam anıran çocuklar olur ya onlar gibi. Bıraktım bunu ben, çıktım dışarıya baktım Persie falan kalmamış ortalıkta. Uyandım tabi sonra. Rüyada da olsa bi fotoğraf çektirmek nasip olmadı be nasıl şanssa. O kuzene de ayrı bi gıcık oldum tabi. Şerefsiz rüyamın içine etti.