bugün

Biraz önce rastladığım kim tarafından yazıldığı net olmayan bu yazıyı paylaşmak istedim.

Muhammed evlatlığı(kölesi) olan Zeyt'i halasının kızı Zeynep'le evlendiriyor. Fakat rivayete göre Zeyt, karısı Zeynep'i kendisine manevi olarak denk bulmadığından evliliğinin 1. yılı bitmişken Muhammed'e gidiyor ve şöyle diyor: ''Ya Resulullah, ben karımdan ayrılmak istiyorum'' der..Rivayete göre bunun üzerine Muhammed, ''Karını tut boşama'' der..Ayrıca rivayete göre Zeyt,kendisiyle bir çok konuda denk bulmadığı için Zeynep'i güya bir peygamber hanımı olacak mizaçta bulunduğunu hissediyor ve Zeynep'le boşanıyor..Ama Muhammed güya bu duruma üzülüyor ama duruma razı geliyor..

Sonra Zeynep'in boşandıktan sonra beklemesi gereken süre doluyor ve Muhammed bir gün karısı Aişe ile oturmuş sohbet ediyorken o esnada kendisine vahiy geliyor..inen ayetlerde yaradan Allah güya şöyle buyuruyor:

"Zeyd, o kadından alâkasını kesti,onu boşadı,kadın da bekleme süresini tamamladı.Biz de, onu sana zevce yaptık.Ta ki evlatlıkların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü’minler üzerine günah olmasın.

Şuraya bak, Allah'ın hiç işi gücü yok,dünyada tüm sorunları haletmiş Muhammed'e karı beğendiriyor..Şimdi ben buna inanırmıyım,inanmam elbet..Buna inanmam için ya beyinsiz olmam gerekir, ya da ahiret denilince aklımı mantığımı devre dışı bırakmam gerekir..Veya daha doğar doğmaz beynim din bezirganları tarafından tecavüze maruz kalması gerekir..

Ayrıca yakın akraba evliliklerinden doğan çocukların % 85 oranında sakat doğma olasılığı bugün bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Şimdi soruyorum,her şeyi bilen,her şeye kadir olan Allah,bunu bilemiyor ve yakın akraba elviliklerini helal kılabiliyor..ilginç!

Muhammed’in kendi çıkarları doğrultusunda yazdığı bu ayetler bu dinin iflasına en önemli kanıttır.Çelişkilerle dolu Kuran'daki ayetler, palavracı ulamaların tevsirleriyle veya fakihçılerin yazdığı fıkıh kitaplarıyla aklanamaz..

Bu din, yozlaşmış Arap kültürünün din ile iç içe geçmişliğinin bir yansımasıdır ve 1400 yıldır da Allah'ın emir ve hükümleri diye yutturuluyor..

Günümüz insanı dinden geçinen din tüccarlarının cennet,cehennem,mahşer korku dayatmalarına teslim olup Kuran ayetlerinin Allah'ın emir ve hükümleri olduğunu yiyebilir ama gelecek nesiller biliminde ilerlemesiyle bunları yemez..
Esas olan insanlık. Bu dün de böyleydi bu gün de, gelecektede böyle olacak. Elbet bir gün tüm dünya dinlerden kurtulup evrensel ahlak kurallarını benimseyecek. Tanrı insanları önce dinlere ayırdı insanlarda dinleri mezheplere... Er ya da geç bu duvarlar yıkılacak... Bu da benim kehanetim olsun.
gayet normaldir.
muhammed islam peygamberi mi? evet.
islamda kuzenlerle evlenmek serbest mi? evet.
ee problem?
Allah'i dunyadaki sorunlari halletmekle yukumlu bir ilah zanneden ergen sicmigi.

Hayir rivayet demissin zaten neyini tartisiyorsun hala? Rivayete gore halamin biyiklari var... inanir miyim? Inanmam. Halam once sorunlarini halletsin!
dine diyanete binlerce ışık yılı uzak olan saf beyinlerin anlamak istemediği ve hakaretler eşliğinde içini boşaltmaya çalıştıkları hadise.

daha sağlıklı açıklama için buyrun;

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) en çok tenkit edilen evliliklerinden birisi, O’nun Zeynep Binti Cahş validemizle olan evliliğidir. Bu bakımdan bu evlilik üzerinde biraz daha geniş izahat yapmak icab ediyor. Hz. Zeynep Binti Cahş validemiz Peygamber Efendimizin halasının kızı idi. Şerefli bir kabileye mensup olan Zeynep validemiz, son derece maharetli, vakarlı ve yüksek ahlak sahibi idi. Ailesi ile birlikte islâmiyet’i ilk kabul edenlerdendi. Kendi el emeği ile yapmış olduğu şeylerden kazandıklarını hep tasadduk ederdi.

Zeyd bin Harise ise, Yemen’li olup Kudaa kabilesine mensuptur. Miladi 594 yılında dünyaya gelmiştir. Zeyd, annesi ile beraber akrabalarını ziyarete giderken, bir kabilenin baskısı sonrası esir alınmış ve Mekke’de Sûk-ı Ukâz denilen payarında saltığa çıkarılmıştı. Zeyd, Hakim ibn-i Hizan tarafından sekiz yaşında iken dört yüz dirheme köle olarak satın alınmıştı. Hakim onu teyzesi olan Hatice validemize hediye etmiş, Hatice validemiz Zeyd’i Peygamber Efendimiz’ee (s.a.v) hediye etmişti. Hz. Peygamber Zeyd’i azat edip evlatlık edindi. Bundan sonra Zeyd “Muhammed’in oğlu” olma şeref ve ünvanı ile tanındı. Zeyd, Hatice’tül Kübra ve Hz. Ali’den (r.a) sonra islâmiyet’i kabul eden üçüncü kişidir.

Zeyd’in annesi ile babası çocuklarının nerede olduğunu bilemeden senlerce mersiyeler ve manzumeler söyleyerek ağlayıp sızlandı. Evladının hasret ateşiyle yanıp tutuşan Haris, onu bulmak için diyar diyar dolaşıp, uğramadık memleket ve sormadık kimse bırakmıyordu. Bir hac seferinde Beni Kelp’ten gelen Kudaa kabilesinin içinden bazı kimseler Zeyd ile sohbet edince onu tanıdılar. Anne ve babasının kendisi için göz yaşı döküp aradıklarını söylediler. Zeyd, “ Her ne kadar uzaklarda bulunsam da ben burada çok mutlu ve huzurluyum. Allah’a hamd ederim ki, ben çok hayırlı ve şerefli bir ailenin içinde bulunuyorum.” sözlerini ailesine iletmelerini söyledi. Oğullarının hayatta olduğunu öğrenen ailesi çok sevindiler. Zeyd’in babası, onu azat etmek için bol miktarda altın alarak abisi ile beraber Mekke’ye geldiler. Zeyd’in Hz. Peygamber’in yanında olduğunu öğrenip, O’nun huzuruna çıkıp durumu izah ettiler. Hz. Peygamber Zeyd’i çağırarak şöyle buyurdular:

“ Ey Zeyd! işte baban ve amcan. işte ben. Onlar seni götürmek için gelmişler. ister onlarla gidersin, istersen benimle kalırsın. Hangisini tercih edersen bizim kabulümüzdür.” insanı derinden etkileyen bu acip bir manzara, Zeyd için büyük bir imtihandı.

Resûlullah Efendimiz’i dinleyen Zeyd şu cevabı verdi:

“Yaresûlüllah! Ben sizin üzerinize hiçbir kimseyi tercih edemem. Velev ki, o kişi babam ve ailemden biri de olsa. Çünkü benim anam da babam da sensin.” diyerek Hz. Peygamber’e olan bağlılığını ortaya koydu.

Oğlunun bu cevabı karşısında çok şaşıran Harise hiddetle: “Demek sen köleliği ailene tercih ediyorsun, öyle mi?.”

Zeyd, babasının bu çıkışına şöyle cevap verdi: “ Afedersiniz babacığım! Ben bu zatta öyle şeyler gördüm ki, hiç kimseyi O’na tercih edemem.”

Bunun üzerine Zeyd’in elinden tutarak Kabe’nin yanına gelen Allah Resûlü, babasının ve amcasının da bulunduğu topluluğa şöyle seslendiler: “Siz şahit olunuz ki, Zeyd benim oğlumdur. Ben ona, O da bana varistir.”

Bu hadiseler olduğunda henüz islâmiyet gelmemişti. işte Zeyd, Peygamber Efendimiz’in bu iltifatına mazhar olmuş en talihli, en bahtiyar ve şerefli bir kişidir.

Peygamber Efendimiz’in bu örnek davranışı karşısında fevkalade memnun ve mesrur olan Zeyd’in babası ve amcası, ağlayarak geldikleri Mekke’den sevinçle memleketlerine geri döndüler. Hane-i saadette Peygamber Efendimiz’in şefkat ve merhameti altında terbiye olan Zeyd, O’nun feyiz ve irfanından istifade etmiş, her cihetle mükemmel bir insan olarak yetişmiş ve bütün ömrünü Allah ve Resûlü yolunda mücadele ile geçirmiştir. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Ebu Ubeyde, Cafer-i Sadık ve Abdullah ibn-i Revaha gibi sahabenin önde gelen zatları onun kumandası altında bir nefer gibi sefere çıkmışlardır. Bu cihetten bakılınca sahabelerin en ileri gelenlerinden secaat timsali olduğu açıkça anlaşılır. işte Zeyd budur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

“Bana insanlar arasında en sevimli olan kişi, benim ve Allah’ın ihsanına mazhar olan “kişidir. Bu zât Zeyd’dir.”

Hicretten sonra Peygamber Efendimiz’in katıldığı sekiz seferde komutan olarak görev yaptı ve komutan olarak katıldığı Mute muharebesinde elli beş yaşında iken şehadet mertebesine yükseldi.

Zeyd’in Hz. Peygamber’in yanındaki kıymetinin bir yönü de şudur: Peygamber Efendimizin babasının cariyesi olan ve kendisine de annelik yapan Ümm-ü Eymen adında yaşlı bir hanım vardı. Hz. Peygamber “ bu yaşlı ve cennetlik kadını kim nikahı altına alacak?” dediği zaman Zeyd ileri atılmış “ben” diye cevap vermiş ve Allah Resûlü’nü ziyadesiyle memnun etmişti. Bu evlilikten Usame bin Zeyd dünyaya gelmiştir. Bu fedakarlığından dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz, onu Zeynep’le evlendirmek istemişti. Hz. Peygamber (s.a.v) bir gün halasına: “Artık Zeyneb’in evlenme çağı geldi onu evlendirelim.” dedi. Zeyneb’in annesi ve kardeşi Abdullah Resul-i Ekrem in Zeyneb’i kendisine nikahlayacağı zannıyla: “Siz nasıl münasip görürseniz öyle yapalım. Emir ve tensib sizindir.” diyerek memnuniyetlerini ifade ettiler. Peygamber Efendimiz Zeyneb’i Zeyd ile evlendireceğini ifade edince onların yüzündeki o sürur bir anda hüzne inkılap etti. Kendileri Haşimi ve Esedi olmaları itibari ile Mekke’nin en ileri eşrafından idiler. Zeyd ise kölelikten azad edilmiş birisiydi. Onu kendilerine küfüv görmediklerinden bu tekliften memnun kalmadılar ve meseleye tereddütle yaklaştılar. Peygamber Efendimiz onlara: “Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.”1 ilahi emrini tebliğ etti. Onlarda bu emr-i ilahiye karşı boyun eğdiler ve Resul-i Ekrem’in teklifine razı oldular. Zeynep ise bu durumdan pek hoşnut olmayarak Zeyd’e zevce olmayı kabul etti.

Hz. Peygamber (s.a.v) bu evlilikle gerçek şerefin nesepte değil, takvada olduğunu ve insanların neseplerinden dolayı birbirlerine karşı gururlanmaların pek manasız olduğunu en güzel bir şekilde ortaya koymuştur. Ayrıca Zeyneb’i de kölesi Zeyd ile evlendirmekle nesebinden dolayı gururlanmaktan korumuştur. Rahmetenlil âlemin, Hatem-ül Enbiya ve tüm insanlığa yüksek ahlakı talim eden bir peygamberin bu icraatı O’nun şanına yakışan bir haldir. Ancak, Zeyneb ile Zeyd bu evlilikte mesud olmadılar ve aralarında geçimsizlik başladı. Zeyd aralarındaki bu durumu Peygamber Efendimize arz edip Zeynep’ten ayrılmak istediğini ifade etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de kendisine şöyle buyurdu:

“Sen bir köle idin azad ettim. Seni evladım olarak kabul ettim. Allah sana islam nimetini inam etti. Zeynep’le nikahınızı ben kıydım. Allah’tan kork ve sakın onu boşayacağım deme.”

Bundan da anlaşıldığı gibi Hz. Peygamber onların ayrılmasını istemiyordu. Ancak aralarındaki geçimsizlik onların boşanmasına sebep olmuş ve bundan dolayı Allah Resulü fevkalade müteessir olmuştu. Çünkü bu izdivacı tasavvur edip nikahı kıyan kendisi idi.

Zeyd’in Zeynep validemizden boşanması onun aleyhine değil, lehine olmuştur. Çünkü bu hadiseden dolayı Kur’an-ı Kerimde isimi açıkça zikredilen tek sahabi Hz. Zeyd’dir. Bundan daha büyük bir şeref ve itibar olabilir mi?

Hz. Aişe validemiz şöyle demiştir:

“Eğer Zeyd Peygamberden sonra vefat etse idi, Resûlullah onu kendisine halife ederdi.”

Baba evine dönen Zeynep, bazı kimseler tarafından bir köle ile geçinemeyen kibirli, geçimsiz ve hırçın bir kadın olarak ayıplanmakta idi. Böyle bir hanım ile evlenmeyi kimse kabul etmezdi. Zira hilkaten yüksek bir ahlak sahibi olan Zeyd ile geçinememişti. Ümmetine karşı son derece şefkat ve merhamet dolu olan Allah Resûlü (s.a.v) Zeyneb’in izzet ve haysiyetini muhafaza etmek adına onu da nikahı altına almak istiyordu. Çünkü, Zeynep kendisinin yakın bir akrabası idi ve onun Zeyd ile evlenmesini de O istemişti. Hafsa validemiz gibi sert mizaçlı olan birini nikahı altına alan Peygamber Efendimiz (s.a.v), onu bu şereften mahrum edemezdi. Ancak asırlardan beri devam eden “oğulluğunun boşadığı hanımla evlenmeme” geleneğinden dolayı, insanların ayıplamasından endişe duyuyordu. Bu husus bir ayette şöyle ifade buyrulur:

“Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: "Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork" diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. insanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın.”2

Peygamber Efendimiz, Zeyd’in Mute savaşında şehit olmasından sonra Zeynep validemizle evlenmiştir.3 Böylece, Allah'ın emri yerine getirilmiş ve asırlardan beri devam eden yanlış bir gelenek ortadan kaldırılmış oldu. Bu evlilik de Hz. Peygamber’in yüksek şanına layık bir harekettir ve O’nun hayatında hususi ve mühim bir vakadır. Kaldı ki bu nikâhı kıyan Cenab-ı Hakk’tır. O’nun kıydığı bu nikâh hakkında söz söylemek kimin haddine düşer. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisinden sonra, Zeynep Validemizin vefat edeceğini hanımlarına şu şekilde haber vermiştir.

“Sizin içinizde bana en çabuk vasıl olanınız eli uzun olanınızdır.”

Zeynep validemiz, son derece cömert olduğundan dolayı “eli uzun” lakabı ile intişar etmiştir. Nitekim Zeynep validemiz Hz. Peygamber’in vefatından kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Hz. Aişe validemiz onun hakkında şöyle der: “Diyanetçe Hz. Zeynep’ten hayırlı bir kadın yoktur. O müttaki, doğru sözlü, sıla-i rahime riayetkâr ve sadakası çok bir kadındı.”

Bediüzzaman Hazretleri de Peygamber Efendimiz’in Zeynep validemizle evlenmesinin hikmetini şöyle ifade eder:

"Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın Zeyneb’i tezevvücünü, eski zaman münafıkları gibi yeni zamanın ehl-i dalâleti dahi medar-ı tenkit buluyorlar; nefsanî, şehevânî telâkki ediyorlar" diyorsunuz.”

Elcevap : Yüz bin defa hâşâ ve kellâ! O dâmen-i muallâya şöyle pest şübehâtın eli yetişmez. …. "Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; o Allah’ın Resulüdür ve peygamberlerin sonuncusudur."4 âyetine dair şöyle yazılmış ki:
insanların tabakatına göre birtek âyet, müteaddit vücuhlarla, herbir tabakanın fehmine göre bir mânâ ifade ediyor. Bir tabakanın şu âyetten hisse-i fehmi şudur ki:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı veya "Oğlum" hitabına mazhar olan Zeyd (r.a.), rivayet-i sahiha ile itirafına binaen, izzetli zevcesini kendine mânen küfüv bulmadığı için tatlik etmiş. Yani, Hazret-i Zeyneb, başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış ve bir peygambere zevce olacak fıtratta olduğunu, Zeyd ferâsetle hissetmiş. Ve kendisini ona zevc olacak fıtratta kendine küfüv bulmadığından, mânevî imtizaçsızlığa sebebiyet verdiği için tatlik etmiştir. Allah’ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Yani, "Biz onu sana nikâhladık."5 işaretiyle, o nikâh bir akd-i semâvî olduğuna delâletiyle, harikulâde ve örf ve muâmelât-ı zâhiriye fevkinde, sırf kaderin hükmüyledir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o hükm-ü kadere inkıyad göstermiştir ve mecbur olmuştur; nefis arzusuyla değildir. "6.
ailecek birbirini sikerek türeyen ilk insandan olduguna inandigi icin, halasinin kizi ile evlenmesi normaldir. Halasi ile evlenmedigine dua edin.