bugün

türkiyeden bi house çıkar mı ? çıkmaz.. nedeni de böyle bi dersin okutulmamasıdır.. bu entyrimi türkiyede tıp fakültesine hiç gitmemiş liseden sonra direkt yurtdışında tıbba başlamış biri olarak yazıyorum.. evet önyargılıyım evet işlerin tam da içinde değilim..

şimdi patofizyolojinin olmaması niye bu kadar mühim bre hefe diyenler olucak.. fizyoyu da alıyoruz patoyu da niye illa bunların karışımı lazım diyenler olacak.. çünkü güzel tıpçılar , fizyolocide hipertansiyonun oluşmasını öğrenirsiniz.. nelerin ters gidebileceğini hangi mekanizmanın çöktüğünü.. patolojide de , bu hsatalığın oluşma evresinden sonra neler yapabileceğini nasıl tanınabileceğini..

o arada incecik bi nokta var.. oluşmasıyla , oluştuktan sonrası arasında.. tam da başlangıç evresi.. o evre işte patofizyolojidir.. bu yüzdendir ki , bi çok hasta primer hipertansiyona sahipken esasen , bunu bilmediğimiz göremediğimiz için , sekunder hipertansiyon olduğunda farkederiz..

karışık oldu neyse.. ama mühimdir bu ders.. doktor hastalık öğrenmelidir.. bi iyon kanalının kaç mv'lu depolarizasyona sebebiyet verdiğini cerraha sorun anesteziciye dahiliyeciye bilmez.. unutur gider.. plevra basıncının değerini çoğu kişi bilmez.. fizyoloji tıp hayatında çok erken görülür çok çabuk unutulur zira biyokimya da , aanatomi de.. patoloji de , çok geç görülür.. ondan önceki herşeyi unutturur zira farmakolji de.. bi doktor düşünün ki kardiyolog ,kalp krizinin herşeyini anlatır ilacını yazar ekgsini okur ama bi adım ötesini nası oluştuğunu neden oluştuğunu unutmuştur çoktan.. fizyodur o geride kalmştır ooo kaç sene öncesidir.. bunu unuttuğu için bu memleketteki tıpçılar ancak kalp krizini kriz olduktan sora tedavi eder.. engellemek için araştırma yapmaz nedenlerini hatırlamaz..

ne gerek vardı bu kadar yazmaya.. yazıverdiim işte.. kanıma dokundu sadece..