bugün

tamamen ve tamamen evde çamaşır makinesi olup olmamasıyla ve (çamaşır makinesi varsa) çamaşırların birikme süreleriyle alakalıdır.

çamaşır makinesi yok ise,

zavallımız sürekli ucuz ve koyu renkli şeyler giyer. giydiklerinin "kokmaması" için sık sık evinde havalandırma amaçlı olarak bir yerlere asar. sürekli olarak iç çamaşırı almaya ve ucuz çorap kapmaya yönelik bir satın alım stratejisi izler. yine kıyafetleri çabuk kirletmemek adına sık sık banyo yapar, kendi evinde dışarı kıyafetiyle yemeğe oturmaz, çünkü üzerine bir şeyler damladığında kapatamayacağı bir leke oluşacağından korkarak ekstra dikkatli davranır.

çamaşır makinesi var ise,

bu durumda öğrenci normale yakın bir giyime sahip olacaktır. (normal, aynı kıyafetin bir haftada en fazla iki, bilemedin üç defa giyilmesi şeklinde anlaşılabilir.) lekelenme konusunda aşırı bir dikkat yaşanmaz, ancak yine de davranış gardrobun -ya da dolabın, çekmecenin, bavulun- şişkinliğiyle alakalıdır.

kıyafetler kaliteleriyle orantılı olarak daha çok giyilecektir. yani daha iyi durumda ve pahalı olan kazağı bir haftada birden çok giyme olasılığınız, daha kötü durumdaki kazağınızı giyme olasılığınızdan en az %50 fazladır. bu nedenle daha çok giyilen kazak daha çok kirlenecek, daha çok yıkanacak ve daha çok yıpranacaktır.

bu gidişat bir ya da iki sene önce giyilen parlak kıyafetlerin sene sonrasında "ev kıyafeti" olarak pijamayla birleştirilmesine dönüşür. bir süre sonra dışarda giyilecek kıyafet miktarı içerde giyilecek kıyafet miktarının altına iner. bundan ötürü ev içi kıyafetlerde bir zenginleşme ve şıklaşma furyası başlar; ancak bu furya geçici kalacaktır, çünkü uyurken de giyilmeye programlanmamış kıyafetler çabuk tüylenecek ve esneyecektir.
genellikle ütü görmemiş giysilerin içinde bulundukları vahim haldir.
(bkz: don gömlek)
bayram seyran olmasa içler acısıdır.

misal bayram olarak ramazanla kurban arası 2 ay 10 gündür. düşün artık gerisini.
karsi cinsin evdeki varligina gore degiskenlik gosterir.
ironik olarak her sene aynı gün gündeme gelir.