bugün

moruk,,
sana bu satırları yazarken aklımdan neler geçiyor neler,,,
önce hayal ediyorsun bazı şeyleri hayatının ilk evrelerinde, sonra konuşmaya başlıyorsun yerli yersiz ''öyle olsa, böyle olsa keşke'' diyerekten uluorta her yerde,
ve en son başlıyorsun yaşamalara.

zamanında hayalini kurduğun şeyler gözünün önüne geldiğinde unutuyorsun o ilk zamanlarını, bol keseden anlattığını, imkansız olduklarını düşündüğün o çekilmez anları unutuyorsun.

sonra yaşamaya başlıyorsun işte, vakti zamanında hiç ummadığın, yalandan yere kurduğun hayallerin gerçekleşip vücut bulmasını seyrediyorsun karşılıksız çıkan beklentilerinin seninle alay etmesine izin vererekten. hem vermesen ne olur ki; olan olmuş bir kere.

yaşıyorsun,, pek de mükemmel hayaller olmadığına karar verebilmen için geç oluyor. mecburiyetle başbaşa kalmanın zorluklarını tecrübe ile öğrenmek zor geliyor; ama sadece o kadar. sürkülasyonda bir aksaklık yaşanmıyor.
türkçesi; hayat devam ediyor.

aslında ediyor etmesine de hedefi olmayan bir yelkenli gibi olması kötü. ilk zamanlarda anlayamıyorsun ne olduğunu, zaten sen anlayana kadar da iş işten geçiyor işte. işin daha kötü tarafı ne biliyor musun? gerçekleri idrak edene kadar yaşadığın zamanların aslında hiç de fena olmadığını uyanıyorsun.
yani sonuç anlamında bir şeye ulaşamamış olsan bile ulaşacağını sanarak yaşamak güzelmiş be. bir çeşit kendini kandırma, ama danışıklı dövüş gibi değil, gerçekten kanmak.

geçenlerde dinlediğim hoca nasreddin hikayesi ne kadar da güzel anlatıyor anlatmak istediklerimi aslında. hoca ile bir adam birbirine çıkışmış da tartışıyorlarmış; ''kimsin lan sen?'' demiş hocaya karşıki, hoca da cevaplamış ''ben bir hiçim, ya sen kimsin?''
adam şaşırmış ama belli etmeyerek ''ben kadı yardımcısıyım'' demiş, ''ee sonra ne olacaksın?'' demiş hoca, o da ''kadı olacağım'' demiş, ''peki daha sonra?'' diye sormuş hoca, ''valiliğe kadar gider bu iş'' demiş adam, hoca hala sormaya devam ediyormuş ''peki sonra?'' ee demiş adam ''en sonunda emekli olurum herhalde''
hoca usanmadan devam etmiş ''emeklilikten sonra ne olacaksın?'' ''hiiç!'' ne olacağım ölür giderim'' demiş, hoca da ''gördün mü bak, ben senin yıllar yılı ulaşmak için didineceğin o mertebedeyim '' demiş.

hikayenin bundan sonrası meçhul, hoca ''nasıl koydum ama boruyu'' diyerekten adama siktiri de çalabilir, metanetini muhafaza ederekten ''kadı ayağı göt ayağı, gel yavrum, ayık artık, bu dünya fani'' de diyebilir. hoca'nın ne diyeceğini tahmin etmek de haddimize değil be moruk, eğer edebiliyor olsaydık bugüne kadar anlatılan hikayelerine o kadar şaşırmazdık zaten. hoca bu; sağı solu belli olmaz çarpar adamı sen de biliyorsun.

nesin sen moruk?,, bir hiçsin! ben de, o da, şu da bir hiç.
hepimiz daha idraka nail olmadığımız yaşlarda başlarız ego balonumuzu şişirmeye. herkesin tatmin derecesi birbirinden farklı haliyle. o kadar olsun, yaratılış bu.
onun tam dolu halinin bize ne yaşatacağını o kadar merak eder ki ruh ve beden, yapar ya da yapamaz ama, bütün hedeflerini kurar üzerine.
tatmin şekli herkeste farklıdır tabi, kiminin bonusları parayla çoğalırken, kimi seks, kimi psikolojik baskı, kimisi ise kendisine yaptığı inişli çıkışlı zirveler; fark etmez aslında.
zaman ilerler ve balonun aslında hileli bir balon olduğunu fark edersin, ama boşuna saatine bakma, artık senin zamanın kalmamıştır.

işte bu anlatılanı,daha yapılamamış olanı, daha vakti sonlanmadan idrak edenler yaşar ki bir de sonrası vardır. işte bu da nasreddin'in söylediklerini dinlerken, susadığı için emme basma tulumbadan su çeken bir adamı izlemek gibidir. müzik ritmine ayak uydurmuş,kafasını sallayan bir zenci gibi; bir rapper; bilirsin he!