bugün

usta gazeteci, yazar murat keçeci'nin kaleminden dökülmüş özlü sözlerdir.

"ömrümüzü harcadığımız kaç sırnaşık sandalye, kaç bilge kaldırım taşı, kaç tane ağaç gördü gözlerimiz.

kaç kez su geçti derimizin ta içine

aslında su geçirmez diye aldığımız, kaç pahalı parka eskittik gök gürültüleri ardında…

çift iğne yorgan ipli çıma dikişi ile çocukken yamandığımız şortumuzdan, popomuza kaç gram toz girdi?

kaç kez tokat?

kaç kez azar?

kaç kez üzüntü yaşadık!

ne talihsiz bahtım var! dedik kaç düğün arifesinden hemen önce?

tam gülerken cahit hoca okumadı mı selami abinin selasını!

yosun kokulu denizle tanıştığımızda bu suları nereden getirmişler demedik mi?

ahh ne aptalcaydı, buharı çıkan pancar küspesini makarna sanmamız!

ilk kez yakalattığımız ise, çorabımızın kokusu sinmiş malbora cigarasıydı

ne üzülmüştük,

bakmayın güldüğümüze o üzüntüdendi,

tıpkı şimdi sevinirken akan gözyaşlarımız gibi tersineydi hayat!

haa nerde kalmıştık?

cigarada!

sahilden kaçak gelirdi o cigaralar evde yakalatsak alimallah jandarma telefi olurduk!

sıkı yönettiler bizi

saatlerce siren sesi, mermi sesi, bomba sesi

patır patır patlayan altı patlarların ardından gelen babam değilmiydi!

elmalıkta kovaladığımız kelebeğe gülmüştük ya hani?

kelebeğin ömrü bir günmüş! yazık!

bir kelebek bile olamamışız meğerse

hep koşturmaktan, yamalarımızı görememiş nefeslerimiz kesik gelmiş oksijeni içimize sarıkız gibi çekememişiz!

sabah kalktığımızda doğan güneşimiz değişikmiş, bulutlara zıplarken betona kafamız çarpmıyormuş şimdiki gibi

nalburdan aldığımız metrelerce naylon sicim yok mesela!

yerini pilli helikopterler almış bak oğlum budur zevk işte misali!

el emeği göz nuru, ecnebi dolarlarımla yaptım bunu, alnımın teri soğumadan harama hile karıştırmadan aldım bunu!

ne garip dünyadayız

eski eski! dedik geri kafalı, yeni yeni! dedik modern şebek ettik kendimizi!

hayat seni düşünüyorum da ne çok ıskaladık, ıskalandık, ıskalattık

ördek sesi, kaz sesi, kuş, cırcır sesi ve bir dolu doğa mucizesi nerde kaldı?

koca çomar bile uydu alıcısı altında yatıyor, gözleri hep havada, gelecek misafirlerimizi bekliyor!

yangın gönlümüz, her yılda bir açıklanan yirmi dokuz liralık kanatlı otobüs seferine! gelse de gitsek anamıza!

otobüs dedim de aklıma geldi, istanbul tokat 3 gün ne keyifliydi!

hatice yi oradan tanıdı asım abi

tüp kuyruğu insanları adam, yağ kuyruğu âlim etti!

yardımlar toplandı, bezler asıldı üstüne kahrolsun abd yazdı gencin biri, yani oda asılmasaydı iyiydi?

kelebeğin ömrü bir gün!

o da bugün!

ya insanın ömrü kaç gün?

aman asım abi bırak kaldır kadehini de içmene bak!

nasıl olsa yıllarca unuttuk, unutturulduk ya, kulağımızdan giren, haysiyetimizden çıkar belki! şerefe!
Başın "dik" olsun yolcu, omuzun geniş ve hayatın "serin" olsun!





Ruhun "derin ve Sessiz" olsun yolcu! gürültünün içinde işitilecek kadar!





"Masum" ol yolcu bir kaplanın gözünden akan yaş kadar!





"Evren" ol yolcu evsiz kalınca bir kibrit kutusuna sığacak kadar!





"Cimri" ol yolcu ağaçları ormanları kesmeyecek kadar!





"Adam" ol yolcu örgülü saçlarıyla yuvasına odun taşıyacak kadar!





"Ömür" ol yolcu kelebek kadar....





Ve; "insan" ol yolcu her an "YOLCU" olduğunu bilecek kadar!





[Murat Keçeci]
"aşk'a kürek çeken insana, sandalında boş yer var mı? diye sorulmaz varılacak yer tek gidilecekse kutsaldır! "

murat keçeci
"Meşk ne ki? Ben Deniz oldum be kadın, al eline taşları sektir üstümde ve en derinlerimden dalgalandır beni, ilk sektirmen "Aşk" ikincisi "Sevgi" üçüncüsü "Alışkanlığın" olsun!"

"Sığınaklara insanlık depoluyoruz, çirkefliğimizin kıyameti kopunca kullanılmak üzere...!"

"Biz çatısını yaparken sen direklerini söktün insanlığın, oysa biz ev değil mabet yapıyorduk sonsuzluğun barışanları için....!"

"Deniz gibi ol!" Ölçün sınırın olmasın sevgide...

"Dalga gibi ol!" Yardım elini uzatabileceği tusunamileri olan!

"Su gibi ol!" Dinleyenlerin sende ruhunla serinleyeceği!

En önemlisi "Derin ol" her zaman ve her durumda diplerinden çıkan değerli incileri olan

Ve....Ne olursan ol! //Önce bir damla ıbrıktan geldiğini bilen "insan ol!"



[Murat Keçeci]
"Sana seçim yaptıran mey, seni sensiz bırakan şeyin başlangıcıdır..."

"Hislerine kimseyi, kimseyi de hislerine yargılatma, unutma senin diplerin başkasının en yüksekleri olabilir!"

"Hakikati ortaya çıkarmak istiyorsan harflerin düzgünlerini seç, ağzında yuvaladığın harfler, hakikati ortaya çıkarmaya yetmez."

"Yersin meyvenin olmuşunu, güneşin nasıl yaktığını bilmeden

Seversin çiçeğin güzelini, sabahın kırağı düştüğünü görmeden...

Sana bahşedilen her güzelliğin altında bir elem gizli!!!!"





[Murat Keçeci]