bugün

Iradesiz bir durumdur.

Biliyorsunuz son günlerde dershane tartışması iyice hararetlendi. Bu duruma sebeb olan taraf gazetesinin yayınladığı 2004 mgk kararı.

Belgeye bakıldığında pek de savunulacak bir yanı olmadığı görülüyor. hükümet de bunun farkında olduğu için savunmak yerine farklı bir teknik izledi. Karalama ve önemsizleştirme.
Karalama kısmı şu: belgenin gerçek olmasından mütevelli sahte denilemedi. Bunun yerine yayınlayanlar vatan hainliği ile suçlandı. Pek ilgisi olmasa da bu kafa karıştırıcı olaylar zincirinin içinde debelenmek istemeyen(kısacası böylesi önemli bir mesele üzerinde dahi düşünmekten üşenen) bir kitle de bu sızma vakasında adı geçenlere vatan haini deyip kenara çekildi.

Önemsizleştirme kısmı ise şu: kararın uygulanmadığı ve yok hükmünde olduğunun iddia edilmesi. Ya çocuk kandırmak için yürütülen bir politika ya da belki de daha kötüsü. Mgk'da alınan ve altında devletin çeşitli kollarında görev almış önemli kişilerin imzalarının yer aldığı bir belgenin uygulanmak için değil öylesine oluştulmuş olması neresinden tutulursa tutulsun iradesiz bir durum.

Biz de zannediyorduk ki; askerler, bakanlar, üst düzey yetkililer ve başbakanın bulunduğu ayrıca gazetecilerin kapılarda bekleyip toplantıya katılanların yüz ifadelerinden, taşıdıkları eşyalardan vs. Vs. Hangi konuların tartışıldığını tahmin etmeye çalıştıkları bu toplantılar gerçekten ciddi ve önemli toplantılar. Meğer bu doğru değilmiş. Toplanıp yürürlüğe girmeyecek kararlar alıp çay içip çıkıyorlarmış.

Şunun gibi;
Alkolikler içmek için bahane bulmakta ustadırlar. Her şey içmeleri için bir sebep olabilir. Tuttukları futbol takımının galibiyeti, aşık olmak, sevgiliden ayrılmak, aşık olunan kişinin evlenmesi, bir yerden mezun olmak vs. Vs.
Mesela aralarından biri sevgilisinden ayrılır. Arkadaş grubu toplanır. Içkiler, mezeler... Sohbet başlar.

Recep: yapılır mı lan bu bana. Öylesine seviyorum ki.
Hilmi: oğlum onun hatası. Adam gibi adamsın hatayı yapan o. Unut gitsin.
Recep: ama içim yanıyor abi. Onca anı. Tek imz.. aman kalemde silinir mi?
Abdullah: çok kafana takma recep. Bence biraz vakit tanı. Zaman her şeyin ilacı demişler. Hayır yengeyle de bi hukukumuz var hepimiz severiz sayarız. Taraf olamam. Ben uzlaşmanızı isterim doğrusu.
Hilmi: ne diyosun lan sen adamın derdine ortak olacağına?
Recep: tamam beyler biz bizeyiz. Birbirimizi kırmaya ne lüzum var.
Hilmi: sen bu adama bakma recep. Sen kıza hiç bir şey deme bırak kaybeden o olsun. Sen aslan gibi adamsın cemaa.. aman karı mı yok sana.?.

Sofradakiler tüketilir. Hilmi kendi evine doğru yola çıkarken, en azından bir kişi kendinde olsun mantığıyla az içki tüketen abdullah, recep'i evine bırakma bahanesiyle onu biraz daha yumuşatmaya çabalar.

Işte bu içkili, ciddiyetsiz muhabbetlerin döndüğü gece biter gider.

Sonuç: recep kızla konuşmadı. Çünkü o gece arkadaşlarıyla konuştuğu her şey onun için yok hükmündeydi. Hepsi geçersizdi. Recep o gün içkiliydi zaten. Hatırlamıyordu ki konuşulanları. Biri ona hatırlatana kadar da hatırlamayacaktı.