bugün

MEDYA RENKSiZLEŞiYOR
“Ey düşmanın, sen benim ifadem ve hızımsın,
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!”
Üstad’ın bu dizelerini yazarken kafamda tasarladığım düşman herhangi bir düşman değil, siyaseten ve fikir olarak karşı cenahta yer alanlar yani rakipler.
Kalelerimiz bir bir ele geçiriliyor, yazarlarımız susturuluyor, top yekûn bir savaşa maruz kalıyoruz, sivil dikta veya padişahlık rejimiyle yok edileceğiz diyorlar ya?
Gülmemek için tutmuyorum kendimi, gidip onlarca para verip komedi filmi izlemekten daha çok keyif alıyorum “candaş medya” sakinlerinin durumundan.
Her gün literatürümüze bir terim sokuyorlar, o tutmazsa bir başka gün bir başkasını sürüyorlar piyasaya.
Ülkeyi parsel parsel satıyorlar, halkı eziyorlar, ülkeyi bölüyorlar, ekonomi tepetaklak gidiyor, Amerika’ya peşkeş çekiyorlar ülkeyi vs. vs…
Tutmuyor!
Yazar transfer ediyorlar, karşılarındaki aydınlara hakaret ediyorlar, manşetlerden halkı kandırmaya çalışıyorlar, küçük düşürücü davranışlarda bulunup güya mizah dillerini konuşturmaya çalışıyorlar, olmuyor!
Laikliğin Yılmaz savunucusu bidoncusuyla, kucağında köpeği ile sevimsiz pozlar veren, Kemalist okur mailleriyle coşan Bekir’i de, en kutsal sayılan varlıklara, annelere laf edecek kadar ekşileşen Oktaylarıyla, gemisini kaybetmiş kaptan Özkökleriyle, ben kimim, burası neresi, bana ne oldu? Sorusunu sormaya bile üşenip, ‘benim buraların şahı ağası’ edasıyla ucuza kapattıkları Ahmet Hakanlarıyla, saldırdıkça yıkılacak sanıyorlar kaleyi.
Çarpışarak geri çekilme taktiği tutmayınca da, hakaret ederek mağlup olmayı göze almış görüntüsü vermeye başlıyorlar.
Öyle ki, artık gemi su almaya başlamış, kaptan dümeni kırmış, pusula kaybolmuş. Bir bir atlıyorlar denize, deniz cömert, çekiyor hepsini içine.
Mahalle ıssızlaşıyor git gide. Böyle de olmuyor. Dökülüyor cepheye sürülen tüm babayiğitler…
Bazen insan düşünmüyor da değil hani, bu ülkeyi yobazlardan kurtaracak olan, ülkenin satılmasına engel olacak olan, ülkeyi böldürtmeyecek olan bu tipleri görünce. insanda ne rekabet hevesi kalıyor ne kazansan rekabeti, zafer çığlığı atasın geliyor.
Üçüncü ligde oynayan bir futbol takımının, şampiyonlar ligindeki takımlara kafa tutması gibi bir şey. Yeniliyorlar, halk her seferinde yeniyor bunları, şaibesiz hiçbir seçimi kazanamıyorlar, havalarına baksan sanki dünyaya bunlar şekil verecek!
Adamlar satır aralarında küfrediyorlardı, şimdi alenen küfretmeye başladılar, bu bir filmin sonuna gelindiğinin işaretidir.
Altlarından koltuğu çekilince sırt üstü düşüp de, yerde kıvranan bir insanın can havliyle koltuğu çekene ağzına gelen en galiz küfürleri ettiği gibi, bu güruhun yaşadığı tam da bu.
Bir tarafta Çakma Gandi, diğer tarafta balonunu üfleyip pazara süren pohpohçular.
istismar ettiğiniz Mustafa Kemal halinizi görse sizi bir günde ters yüz eder.
Söylediğiniz hiçbir şeye kendiniz inanmıyorsunuz, kendinizin inanmadığına bu halkın inanmasını nasıl beklersiniz?
Sahi bu kadar cahil olmayı nasıl beceriyorsunuz?

(http://memurdan.net/yazar.asp?yaziID=5425)