bugün

ruşen çakır tarafından, bu konuyla ilgili bir söyleşi-araştırma kitabı hazırlanmıştır. okunmalıdır.
aile baskısı, mahalle baskısı, toplum baskısı gibi baskıgillerden olan orta şiddetli baskı türüdür.
bu baskı insanların küçüklük evrelerinde ve gençlik evrelerinde çevrelerinden karşılaştığı insanlar tarafından düşünce,giyim vb. konular üzerine toplumun genel yargılarını kabullendirmek için oluşan bir komplike olay.
an itibariyle NTV de tartışılmakta olan konudur.
özellikle son ekonomik krizle birlikte artan baskıdır. şahsen ben bakkalın, manavın, kasabın yüzünden mahalleden geçemez oldum, eve bile arka mahalledeki apartmanın terasından giriyorum o derece yani. lütfen hükümet krize bir çare bulsun yoksa damdan düşüp gebermem an meselesi. bir çift lafım da mahalle esnafına , ulan ipneler maaş alabilsek kapatcaz hesabı herhalde, bakkal nuri, sen iki kere topsun olm, bira da vermiyor şerefsiz.
can dündar' a ait yazılı belgesi.

http://www.milliyet.com.t...a=Can%20Dündar&ver=03
olum kapının önünde oturma,
kızım utanmıyo musun bira içmeye sokakta duvarların üstünde,
oğlum bak öle ele güne karşı kız arkadaşınla evden çıkıyosun eve giriyosun olmuyo,
çocuğum akşam bu saatten sonra dışarda ne işin var. millet evinde uyuyo,
nejat amcanıza yardım edin. kömürü gelmiş. sevaptır,
sevdiğin kızın bakkalda seninle aynı anda olması ve sabah kahvaltısı için alacağın 2 ekmek ve 4 yumurtayı 'yazdıramama' durumu,
mahallede baskı altına alabilecek durumlar.
düşük zekanın zalimliğine çok güzel bir örnektir.

taraf gazetesi yazarı nerde efendim, hani nişantaşı'nda türbanlı kadınlar taciz edilip mahalle baskısı yapılıyormuş ya. nerde efendim o şahıs? 2 gün önce parkta bira içtikleri gerekçesiyle bıçaklanarak öldürülen o genç nerde efendim, cehennemde mi? velev ki yarı çıplak olsunlar; velev ki anadan üryan olsunlar; ne değişecek diyen biri çıkacak mı? mesela başabakan? mesela bakan? mesela sağa sola bön bön bakan yurdum insanı? mesela mesela mesela...

bu memlekette bu potansiyel var mıdır, yok mudur? beni ilgilendiren budur. parkta arkadaşınla iki bira içip laflamak; karalanan, kınanan bir eylem midir, değil midir? başabakan, "asıl içki içmeyene mahalle baskısı var" derken neyi kasteder? benim için mesele budur. zürriyet'in, zilliyet'in haberleri ile konuyu izah edecek değilim. soru şudur: bir parkta arkadaşınızla 2 bira için 10 dakka laflarken içiniz rahat olabilir mi? dayak yeme ihtimaliniz % cinsinden kaçtır? bu olayda gençlerin kıyafet pozisyonu ne derece önemlidir? olayın vehameti düşünüldüğünde yetkili bir kimsenin bu tip bir açıklaması ne maksat gütmüş olabilir?

gördüğünüz gibi her olayı zürriyet'in haberlerinden bağımsız değerlendirebiliriz, eğer istersek. ama her meseleyi de; maksatlı haberler diyerek hasır altı eden, daha da kötüsü bu tipte bir olayı onayan; mesela "onların da parkta ne işi var, içeceklerse gitsin bilmem nerde zıkkımlansınlar" diyen geniş bir kesim, hatta egemen bir kesim olduğu gerçeğini değiştirecek ne var?
patatesin üzerine mahalle resmi çizildikten sonra üzerine boya sürülüp resim defterine bastırılmak suretiyle oluşan baskıdır.

(bkz: patates baskısı)
(bkz: ip baskısı)
(bkz: dekopaj)
(bkz: ilkokul 2 sınıf)
çamura yatmanın, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasının, zeytinyagı gibi üste çıkmanın postmodern bir deyimle vuku bulması. olası bir mahalle baskısının, bu kavram kullanarak bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. ancak garip olan mahalle baskısı kavramının olası bir baskı oldugu fakat bu kavramın bir baskı aracı olarak halihazırda kullanılıyor olmasıdır. ilgiçtir, gariptir ama düşünce zombisi olan türkiye'ye yakışmaktadır, garip olsada garipsenmemelidir.
asıl sigara içenlerin üzerinde var ulan bu baskının hası. evde içemezsin paparayı yersin, barda iki tek atarken içemezsin kapalı her alanda yasak diye cık cıklardan uyarılardan geçilmez, yurt odasında içemezsin fire alarm hönkürür, türkiye'de otobüs durağında bile içsen menzildesin, illa çıkacaksın açık havaya dona dona içeceksin, yeter ulan!

yi-eeeeeyt accomodation office'i kesen ben, barmeni doğrayan ben !!!
(#3872912)

heteroseksüel, müslüman, sünni, militer duygular besleyen, sağ görüşlü bir erkek haricinde geri kalan herkesin maruz kaldıgı baskıdır. asıl mahalle baskısı icki icmeyenlere sozu de bu yuzden bir o kadar tepki gordu.

yıllarca heteroseksüel, müslüman, sünni, militer duygular besleyen, sağ görüşlü erkekler haricindeki sınıflar, gruplar, insanlar ezildi. ve bir kac adamın heteroseksüel, müslüman, sünni, militer duygular besleyen, sağ görüşlü erkeklerin mahalle baskisina maruz kaldıgını soylemeleri komik oldu, trajikomik oldu, can yaktı.
-bir erkeğin otobüste kapalı bayan yanına oturmaktan çekinmesi.
-ramazanda gündüz vakti kapanan lokanta sayısının artması.
-cuma vakti namaza gitmesede esnafın dükkanını kapatması.
-artan türbanlı bayan sayısı.
akp iktidarı döneminde artan bu olaylar mahalle baskısının tanrısıdır.
(bkz: evde kalma korkusu)
cadde insanlarının, mahalle ve mahalleliden intikam almak için ortaya attığı iddia. ortaya çıktığından bu yana adam dövemez olduğumdan sıkıntı basıyor. *
Uzun uzun sosyolojik araştırma yapmaya gerek yok. her mahalle kendi içersinde baskıcı bir tutum geliştirir. çözüm basit her yere site kurun. *.
sosyal ortamlarda yasiyorsak diger insanlarin elestirilerine hazir olmak zorundayiz.ama kimse kimseye zorla istedigim gibi ol diyemez,dememelidir.ama burasi turkiye..insanlar sizin turbaniniza karisirken siz de onlarin ickisine karisirsiniz...
icki icilen bir ortamda icki icmeyenlere baski,sigara icilmeyen bir ortamda sigara icene baski,
turban takilan bir ortamda turban takmanizi ogutleyen baskilar olmasi dogaldir.bunun tersi ortamlarda da tersini yapmaniz istenecektir.onemli olan bu baskilarin zorlamaya donusmemesi.yani baski sadece sözde kalmali,soylenilen insan basina bir sey gelmeyeceginden emin bir sekilde yasamaya devam edebilmelidir.
bugune kadar kim ne derse desin sozlu olarak degil kanunlarla muslumanlara zorlama yapildi.dininin geregi elbiseler giyen insanlara mecburi kiyafetler giydirildi,giymeyenler istiklal mahkemelerinde yargilandi...90 yil gecti hala turban giyen insanlara zorla peruk taktiriliyor,okullara alinmiyor.hangi goruste olursaniz olun demokratik bir zihniyete sahipseniz insanin kendi dusunceleri, inanclar veya inancsizliklarina gore yasamalari sizi ilgilendirmedigini bilirsiniz.demokratik ve onun temel prensibi laiklik demek "her insan ne inancta olursa olsun esit haklara sahiptir ve inancina gore yasamaya hakki vardir." demektir.bunu inancsiz yasamak olarak algilamak ne akla ne mantiga ne kanunlara uygun...
bugun buna duyarli davranmayanlar gun gelir kendileri icin destek beklediklerinde karsisindakiler de duyarli olamaz.turkiye'de okurken turbanli oldugu icin okuldan atilan bir kisiye destek vermediginiz zaman,iran'da okuyan ve basini actigi icin okuldan kovulan biri icin turbanlilarin size destek vermesi beklenmez.
kanunlar yasayan insanlara gore yapilir.insanlar kanunlara gore yapilmaz...birbirimizin yasamini kolaylastirmak yerine hep zorlastirmaya calisiyoruz.
"vardır" diyenlerin gizli ve/veya açık bir şekilde yaptıkları lakin bunu "çağdaşlık" olarak adlandırdıkları uydurma tespit..
Mahalle Baskısı'nı ne olarak anladığın çok önemli.

Eğer dîni bir terim olarak kullanıyorsanız; Türkiye'de "Mahalle Baskısı" -bir kaç istisna dışında- yoktur.

Eğer ülkemizde mahalle baskısı olsaydı, bir yandan minarelerden beş vakit ezanlar okunup; diğer yandan her mahalleden bir-iki ihtiyar camiye gidiyor olmazdı.

Öyle bir baskı yapılırdı ki, davet edilen düğüne, gitmeyen adamın yüzüne bakmadıkları gibi, namaza gitmeyeninde yüzüne bakmazlardı.

Ancak dolaşın anadoluyu böyle bir sorun yoktur.

Bunu yapan -belki de- istanbul'da bir iki radikal semt olabilir.

Oraları da da tam olarak bilemiyorum.

Ama Anadolu'nun bir çok şehrini gezmek nasip oldu.

Namaz gibi önemli bir konuda böyle bir sorun yok!

Baş örtüsü meselesine gelince, namaza göre durum biraz daha farklı da olsa günümüzde artık o konuda ki baskı da iyiden iyiye azaldı.

Anadolu'da "tesettür" maalesef yaygın değil!

Tam tersi "istanbul başı" denilen; saçın yarısını ve gerdanı ortay döken bir giyiniş adettir ki, hep merak etmişimdir o bez parçasını* "bu haliyle" neden kafalarında tutarlar diye.

Bununla beraber:

Dünya üzerinde hangi toplum vardır ki bireylerini şekillendirme kaygısı içinde olmasın?

Mahalle baskısı denilerek küçümsenen şey bu gün üniversitelerde okutulan Sosyoloji dersinin temel konusu.

Toplum, bireylerine şekil verir.

Onları eğitir.

Hiçkimse anasının karnından kültürlenmiş olarak doğmaz.

Maalesef iletişim teknolojisi yaşamımızı o kadar fazla iğfâl etti ki, Avrupa ve Amerikan kültürlerini gören yeni nesiller, o kültürlere özenir oldular.

Bu özentilerini yaşama geçirmeye çalışınca da; evvelden kuşak çatışması denilen şimdilerde mahalle baskısı denilerek küçümsenen: "Toplumun kokuşmaya karşı refleksi" ortaya çıktı.

Mahalle baskısının gerçekte nerelerde olduğunu, Kamusal mahallelerde gezenler, Üniversite mahallelerinde gezenler, Çankaya Köşkü'nde yapılan resepsiyon mahallerinde gezenler, Askerî Ordu Evi mahallerinde gezenler çok ama çok iyi bilir!

Ha bir de asker oğlunun yemin törenine gidip geri dönenler de çok ama çok iyi bilir, mahalle baskısının ne olduğunu.

(bkz: yavuz hırsız ev sahibini bastırır)

(bkz: anladınız siz onu)
yüzleşmek istediğim savsatadır. ayşe cik biraz olsun aydınlattı ama yine de merak sancılarındayım. nerde bu baskı, hangi enlem ve boylamda? gerçekliğine, varlığına inanmıyorum. mahalle baskısı var mış gibi yapanların anketlere, araştırmalara konu olsun diye ortaya attığı, tarafları kızıştırma amaçlı hede. (#patates baskısı gibin iz bırakırmış diyorlar. ruh da. )
(bkz: entry sonuna doğru saçmalamak)
mahalle baskısını çok düz ve sıradan algılayan insanlar için mahalle baskısı yalnızca başörtüsü meselesinden ibarettir. aslında yaşanılan yerde halkın bazı kuralların işlemesi için ortaya kendiliğinden döktüğü güçtür. örneğin annnesine bakmayan evlat hakkında insanların kötü kötü konuşması, sözkonusu kişiye köyün veya mahallenin birkaç sosyal alanından biri olan kahvehanelerde oluşturalan baskı mahalle baskısıdır. örnekler çoğaltılabilir, yıllardan beridir süregelen düzenin sağlıklı bir biçimde ilerlemesi için kendiliğinden meydana gelen hukuktur mahalle baskısı.
tabii ki karşı çıkacaklar olacaktır, "aileme bakarım bakmam kime ne" veya "bu sorun başkasını ilgilendirmez" diye söyleneceklerdir ama böyle bir şey köylerde kasabalarda, küçük yerleşim birimlerinde sözkonusu değildir. bir nevi işleyiş için yazılmamış kanunların yürütülmesini sağlar. ilgili baskının olmaması halinde ise köyün yozlaşması ve giderek çökmesi kaçınılmazdır. biliyorum birçoğuna göre çok uzak ve saçma geliyor ama bu durum hep vardı ve var olacaktır. tabi ne zaman halk yazılı kuralların güvenirliğine ve yaptırımına sonsuz güven duyar, ayrıca da insanlar eğitim açısından üst düzeye çıkarlar, her hukuk gibi sorunları ve yanlışları olan mahalle baskısı da işlevini yitirmeye başlar.
aşağıdaki resimde görülen durumun ta kendisidir. yoruma gerek yok!

http://bekirlyildirim.fil...ss.com/2008/02/taraf1.jpg
ramazan'la birlikte özellikle anadolu'da kendini ağır biçimde gösterecek olan cendere. oruç tutmayanların sokakta yemesi içmesi zaten yasaktır da dayak yemesi için de arkasından zaten oruç tutmuyor bağırılması yeterlidir. aslında mahalle baskısını uygulayanlar sürüden ayrılmaya korkanlardır. korkunun etkisiyle saldırganlaşırlar.
(bkz: patates baskısı)*
son yıllarda medyada olan bitenleri sıkıntıyla izlediğimi söyleyebilirim.
ciddi bir yandaş medya kavramı ya da basın kavramı oluştu.bu oluşum bir nevi mahalle baskısı aşamasına geldi üstelik.
diyelim yıllardır kah kupon biriktirmek, kah pazar sabahlarına renk katmak dışında evine gazete sokmayan ülkemin kültür abidesi insanları ! malum hükümetin iktidarından bu yana kendilerinden hiç beklenmeyecek bir okuma ve havadis alma yarışına girdiler.şaşılacak bir şey...
mahalle baskısı ile ne ilgisi var diye sorabilirsiniz.
haklısınız hemen konuya giriyorum.
artık insanlar elinizdeki gazeteye bakarak hakkınızda -meşhur yandaş basın sözüyle yazarsak- yaftayı takıyorlar.her sabah gazetenizi bir günaydın tebessümü ile veren bakkal hacı amca son bir yıldır aldığınız gazetenin etkisiyle bırakın günaydın demeyi yüzünüze bakmıyor, neredeyse sizi zındık ! ilan ediyor.sadece susuyorsunuz.
bir süre sonra oradan ya gazete almayacak ya da gazetenizi değiştireceksiniz.
bilinçli ve gazetesine sahip çıkan bir okur bunu yapar mı ?
yapıyorlar efendim, öyle bir yapıyorlar ki inanılır gibi değil.
çünkü artık elinizdeki gazete bir havadis aracı olmaktan çıkıp siyasi kimliğinizi ve dünya görüşünüzü başkalarına gayet yapmacık bir şekilde pazarlayabileceğiniz bir kimlik kartı haline dönüşmüş durumdadır.
koca koca adamlar tv de mahalle baskısının yanında bir de gazete baskısını! ele alsalar fena olmayacak.
hürmetler : baskısının ta amına koyayım !
(#6279609)