bugün

eğer ingilizce bilen arkadaşlarınızla gidiyorsanız veya hazırlıkta okuyorsanız yemeği yiyip, doymadıktan sonra : "oo,it didn't cut me!"
(bkz: bulaşıkhane ne tarafta)
salca: domates çorbası var mı?
garson: evet var
- o zaman bana bi tavuk suyu
lokantaya girilir, boş bir masaya oturulur, garson bir türlü gelmez, yaklaşık 30 dakika sonra arkadan geçen garson durdurulur,

- bakar mısınız?
* buyrun efendim.
- bu masanın borcu mu var?
* efendim?
- ulan 30 dakikadır bekliyoruz burada. hayır, masanın borcu varsa önce onu ödeyelim, sonra siparişimizi verelim...
--az kuru verirmisin.
++abi sen söyle. dur deyinceye kadar koyarım ben.
olm girdik ama ben de para yok...
olsun bi öpücük verirsin anlaşırsınız...
garson = önden ne alırsınız ?
müşteri = önden çorba aliyim, arkadan döner verirsin.
-arkadaşlar ne alırsınız?
+bana pilav üstü et.
-siz arkadaşım?
+bana da pilav. fakat üzerine etme. *

(bkz: türkçe nin elastikiyeti)
- garson bey bir bakarmısınız?
- buyrun
- yemekler berbat nerde bu lokantanın sahibi, onunla görüşcem
- karşı lokantada yemek yiyor.
- !!!???
hesabı 5 ytl az ödeyip üstü kalsın demek