bugün

isviçreli bilim adamlarıyla beraber yaptığım dermatolojik testler sonucunda elde ettiğim verilere dayanarak rahatlıkla iddia edebileceğim problematiktir.

herşey birgün 12 yaşındaki kuzenimin "puandorg abi aha bu kız arkadaşım, seviyom ben bunu" demesiyle başladı. sevindim işin aslı, bir çocuğun büyümesinde size en keyif veren şey, onun hayatındaki ilklere tanık olmak ve o heyecanı onla yaşamaktır ya... ama bak sen bacaksıza, seviyomuş da efendim aşıkmış da, içimden "ne ara aşık oldun lan, kedidir o, yürü git odana ders çalış!" gibi bir tepki vermeme sebep oldu, acaba büyüyor mu soruları kafamı rahatsız eden ve ellerinde büyüyen, canın kadar sevdiğin kuzeninin sana karşı duyduğu sevgiyi birileriyle paylaşması, biraz kıskandım da... ama bu onun gelişimi için çok önemliydi, ve benim şu saatten sonra yapabileceğim hatta yapmam gereken tek şey zor anlarında ona rehber olmaktı, aklımın aydınlığınca.

birgün abilik görevimi(!) yaparak, üstüme vazife olmadan kuzenimin telefonunu karıştırdım, ve kızın ona attığı mesajları okudum ve nedense hiç yabancı değildi, 15 gün öncesi veya 1 ay öncesi, belki de 1 yıl...ama bir yerden tanıdık geliyordu;

k: kız
x: kuzenim

k: eee kızlarla aran nasıl?
x: hangi kızlarla?
k: damlayla, hani geçenlerde sana çıkma teklif etti, bir de bugün çıkışta bir kız vardı yanında ama tanımıyorum.
x: yaa yok öylesine konuşuyorduk, niye sordun?
k: hiç, merak ettim de neyse.

bu mesajlaşmadan saatler sonra gelen bir mesaj da;

k: msnde niye cevap yazmıyorsun, damla'yla mı konuşuyorsun?

yüce gaia! o kadar aşina konuşmalardı ki bunlar, zaman zaman halen daha maruz kaldığım konuşmalardı. yaş farklı, üslup farklı, pozisyon farklı fakat tripler aynı, aynı cümle kalıpları, ve o kadar içini kemiren soruyu yönelttikten sonra hatundaki çakma rahatlama havası, ve istediği cevabı alamadığı sürece dayatması!