bugün

öncelikle,

(bkz: iddaa kuponunun tutmasi)

sonralıkla; bahsi geçen sevgili değil kız arkadaştır. isteyen olayı sevgili olarak da değerlendirebilir. fakat "öpüjem ben bu kızı" tarzı triplere girmeyiniz, arkadaş; sevgili değil bu. futboldan anlamadıklarından ötürü, her kızın iddaa kuponu tutturması ilginç olduğundan, illa ki sevgili deme gereği duymadım. sevgilinin, sürekli iddaa oynayan kişiyle buluna buluna zaten bir yerden sonra olayı kapması gerekir; sevgilinin kupon tutturması çok da büyük bir olay değildir. aslında öyledir, ama sıradan bir kız arkadaşın tutturacağı kupon kadar değildir.

her neyse.

an itibariyle vuku bulmuş, muhteşem hadisedir. olay şöyle gelişir,

hacı sabah gittik okula. dersler falan boş, niye bilmiyorum. arka kapıyı açık bırakmışlar. liseli yazarım ben, zil falan çalınca giriyorum içeriye öyle birşey. her neyse. bir fırsat buldum, çıktım okuldan. elimde para. daha önceden, iddaa kuponu yapmak için ikna ettiğim bir kız arkadaşım var. ben erkeğim bak ama. her neyse. yalnız yürüyorum ama bu yolda, aslında arkadaş var; ama erkek bak. birlikte girdik, baktık bakkalda gazete yok abura koyim! "teyze x gazetesi var mı?" diye sorduk. "güzel soru" dedi, gazeteleri karıştırmaya başladı. "varmış" diyip güldü, çıkarttı tekini; tam "iddaa eki vardı di mi bunun?" diye soracakken yeşilli iddaa şeysini gördüm ve vazgeçtim. gazeteyi alırken "ne kadardı?" dedim. teyze "daha da güzel bi soru" diyip gülerek, 35 kuruşu elimden aldı. diyecektim, taşak mı geçiyon sen teyze, ama demedim. hatta kaç kuruş aldığını da bilmiyorum. sanırım uyuttu beni, 1 lira vardı; şimdi bakıyorum para yok valla cepte. harcadım mı? yok lan, eve de yürüyerek geldim mna koyim.

aldık gazeteyi, dedik götümüze sokalım. sığmadı. kabanın içine atıverdim, alttan böyle destekliyorum. tipi görmen lazım ama baba, penguen gibi yürüyoruz; yollar falan ıslak, seke seke böyle. ha gazeteyi niye saklıyoruz? okula birtakım veliler gelmişler abi, kapıyı açıyorsun direk karşındalar; nöbetçinin masasında oturmuşlar anasını satayım. ben zedelemek istemem okulumu. adamlar bakkala gitmiş iddaa gazetesi almış gelmiş pü sktimin okulu dedirtmem. efendi gibi, arka bahçede beleybol oynamış bir gariban edasıyla girdim. derhal idarenin karşısında bulunan sınıfcağımıza doğru yardırdım, gazete düştü o ara; aldım, koşar adım daldım içeri. kapının önünde hocayla kesiştiğimi de belirtmeden geçemeyeceğim. "gir içeri şerefsiz!" der gibi baktı, ama derse gelmedi.

daldımdı en son di mi? baktım 4 kişi var. ikisi horluyor ikisi kitap okuyor. karizmatik bir hareketle kapıyı çektim, kupon yapacağım arkadaşı; kız olanı aradım. yoktu. "nerde lan bu salak?" diye düşünürken, sırama oturup; bu akşamki halı saha maçımız hasebiyle götürdüğüm ikinci bir hp çantama iddaa ekini tıkarak, gazeteyi okumaya koyuldum. soyunmayan çiftin adadan kovulması haberini ağzım açık okudum. sonra nasıl olduysa, bir anda öğle arası denilen fasiliteyle karşılaştık. arkadaş o anda içeri geldi. lan bak demeyi unuttum. 4 kişi vardı içerde; sonra bunlar çıktılar, benim yakın arkadaş çevrem, erkek olanlar yani; onlarla ben kaldım sadece. muhabbet ediyorduk. bahsettiğim kıza aç gibi bakıyor bu arkadaşların hepsi, bu sebepten ötürü gözlerinde pezevenkten farksızım. adamlar görmemiş tabi olm, kızın elini tutmamışlar daha; biz aldık karşımıza iddaa oynatıyoruz mna koyim.

1.86 boyunda 73 kilo esmer yakışıklı bir delikanlı olduğum için, ben her türlü götürürüm tabi kızı. ama işte burada kişilik mekanizması giriyor devreye; arkadaşım olduğundan ötürü, kendisiyle ilgili birşey düşünmedim daha. sevgilim var hem. ama "biz daha konuşamıyoz ipne iddaa oynatıyo kıza ya" laflarına karşı elbette ki "haha zkerim bile ben bunu!" tepkisi geliyor adamdan.

her neyse. tam gireceği sıra, ben soyunmaya başladım. halı saha maçı için, çok sabırsızım ya mna koyim; öğle arası soyunuyorum, eşofmanlarla giricem derse. tam üzerimi çıkaracaktım ki bu geldi sınıfa.

- sadece siz mi varsınız?
+ bence öyle, lan o değil de tam soyuncaktım nerden çıktın sen ya?
- giyincek misin? çıkayım o zaman.
+ yok soyuncam.
- ehieh çıkıyorum ben.
+ gel lan vazgeçtim tamam.

aramızda bu diyalog geçti, akabinde kendisi sınıfa daldı, en arka sıraya yerleştik. bizim bu 4 arkadaş da film izlermiş gibi ağızları açık bakıyorlar. neye baktıklarını hala düşünüyorum, yan yana oturduk gazeteyi açtık lan. her neyse. başladım anlatmaya. birkaç dakika. oranları, kupon şeylerini falan filan; nasıl yapılır, neye göre oynanır, 1 nedir 0 nedir 2 nedir.

bir kızdan asla bekleyemeyeceğim futbol yatkınlığıyla, olayı iki dakikada çözdü hanım abla. "gel örnek kupon yapalım" dedim. tam anlatacağım, gözüme kestirdiğim banko maçları sıralayacağım ki; kız atladı. "bak 1.70 oran veriyo süper bu maç garanti hem!" dedi.

içimden "sktir lan" dedim, ama maça bakınca yemin ederim gözlerim yuvalarından fırladı. harbiden, süper bir maçtı; bu maça 1.70, simit satarak trilyonlar kazanmak gibiydi. koçsun be dedim, yazdım. birkaç maç tahmini gerçekten iyiydi, yüksek oranlı, risksiz maçları seçiyordu. yüksek oranlılar gerçi her zaman riskli, ama akla çok mantıklı gelen tipten tercihler yapıyordu. mesela lig lideri takımın deplasmanda, son sıradaki takıma karşı galip geleceğini söyledi; ama deplasman takımına verilen oran 2.70 idi.

abi her neyse. kız bana izin vermeden, 4 maç doldurdu. banko kupon yapacağız dediğimden olsa gerek, fazla uğraşmadı; 4 yeter dedim, tamam dedi verdi kağıdı. şimdi, alacağımız parayı hesaplamada sıra. kafamdan yapamıyorum. cep telefonunu çıkardım; oranların tek tek çarpılacağını söyledim.

ne çıktı biliyor musun? 1'e tam 25,02 lira. benim hayalimde 1'e 3 almak; 30 misli oynayıp parayı götürmek vardı. kız 1'e 25'lik, gayet de sağlam kupon yaptı. içime oturdu tabi, "ulan tutturursa?" düşüncesiyle. fakat yanaşmıyordu. sadece 1 lira koyabileceğini, öncelikle 2 misli oynayacağımızı; sonralıkla da bir daha oynamayacağımızı söyledi. bir seferlikmiş. sanki gazinoya götürdük anasını satiyim, verece 5 liran da mı yok mis gibi kupona?

neyse. aldım bundan 1 lirayı, kendim de 1 lira koydum. "şimdi yatırmamız lazım bunu" dedim. iddaa şeysine gidip yatıracağımı söyledim. "ben gelmeyeyim oraya ama" dedi. "gelme tabi" dedim. okul çıkışında bir koşu hallettim işi. "kaybedersek 2 lira, kazanırsak 50 lira!" düşüncesinin sevinciyle, halı sahaya koşuverdim. aslında beynimi kemiriyordu, "lan sevindik bu kadar ama kızın kuponu tutar mı lan?" diye.

bu anlattığım olaylar bugünün olayı değil, birkaç gün önce yaşananlar; kuponun tuttuğunu öğrenip de parayı şimdi aldım. ama 25 lirasını arkadaşa vermem gerekiyor, kendisi ortalıkta yok; 25 lira vermek için 5 lira verip yol gidemem. pazartesi de vermem. iyisi mi ben yiyeyim. ama yok; paranın kokusunu alsın da, devamlı oynar bu.

tuttu. kıza anlattım, 4 maç tahmini yaptı, tutturdu. aslansın kaplansın.

**

mucizevi olay olarak nitelendirilebilecek, iddaa'dan alınan zevki doruklarında yaşamayı sağlayacak olaydır. tanım da çakalım, tamam, yeter; gidiyom.
sevgili olarak değerlendirirsek pembe panjurlu saadet yuvasının ilk tuğlalarıdır.
- aşkıımmm seninle oynadığımız iddia tutmuş hadi bunu kutlayalım
- hacı ben diyorum mançestere oyna risk alma.
e muhtemelen aynı kupon kendine de yapılmıştır.. para iyiyse, seviyorsanız gidin evlenin bari.. düğün parası çıktı..
genelde tutmayabilir. ama olsun önemli olan kız arkadaşla yapılan iddaa dır. tutarsa tostçu dayıda karışık tost yenilebilir ama. *