bugün

Epilasyon mevzusu bumerang gibi, atıyorsun ama geri geliyor, kaçıyorsun kovalıyor, tekrar tekrar fırlatıyorsun, her seferinde yine suratına çarpıyor ve yere yapışıyorsun. Zaten kazanma ihtimalimiz yok, epilasyon yapsak da yapmasak da bu konuda düşünüp fikir alışverişi yaparken yıllar yılları kovalıyor ve kıl tüy muhabbeti hiç bitmiyor.

Bir süredir, adeta atom çağında yaşarken neden hala dünyanın yarısı (=kadın demek istiyor) olarak belirli aralıklarla vücudumuzda çoğalan bir organizmayı soykırıma uğrattığımızı düşünüyordum. Düşüncenin burasında bazı erkeklerimizden sakal, bıyık ve tıraş olmaya dair muhtelif argümanlar gelecek, temiz yüzlü olma zorunluluğun üzerlerinde yarattığı sosyal baskıdan bahsedecek ve konuyu kapatmak isteyecekler, lütfen müziğin sesini arttırınız ve kendilerine arkanızı dönünüz.

Öncelikle: Bu meret ACIYOR. Ağda cehennemin yeryüzündeki tecellisi, epilatörler işkence tekniklerini aratmayacak kadar psikopatça: tüyleri TEK TEK yoluyor, jilet hem tıraş yanığı yapıyor hem kanatıyor hem de bütün bunlara değmeyecek şekilde ertesi gün sakal dikenliğinde sonuçlar veriyor. Sosyal normları kırmak, cinsiyet kimliklerinin altını oymak yahut ataerkil düzeni yıkıp yerine ANATANRIÇAYA tapacağımız bir maternal sistem getirmekten öte, çok basitçe kendi canımızı yakmaktan, bu işe zaman ve efor sarfetmekten çok sıkılmış olabiliriz. Peki yegâne varoluş amaçları biraz izolasyon, biraz koruma olan zavallı kıllarımız ve tüylerimiz neden doğal uzunluklarına ulaşıp rüzgârda efil efil salınamamaktadırlar?

Geçen hafta aklımdan sadece “Kıl. Acı. Pizza. Hmm.” gibi basit komutlar geçerken hasbelkader feysbukumda kıllı bacaklarıyla poz vermiş genç bir kadının fotoğrafını paylaştım. Çünkü sabahtan akşama kadar news feed’imde belki binlerce kadın görseli dönüyor, ancak birinde bile kılın tüyün esamesi okunmuyordu. Selfieler, birbirine bakan tepeden çekilmiş ayaklar, çimlerde uzanan bacak fotoğrafları, saçlarla oynanırken kalkmış kollardan görünen kol altları, plajda elde kokteyl bikiniyle verilen pozlar hep pırıl pırıl, sanki sorsak “Tüy mü? O da ne? Bende hiç olmadı.” denecek kadar pürüzsüzdü. Epilasyon yöntemleri antik dönemlere dek uzanıyor, eski Mısır’da deniz kabuklarını büyük cımbızlar gibi kullanarak tüy yolduklarını biliyoruz. Günümüzde histeri ve tabu arasında gidip gelen bir skalada olmasını ise Gilette’in 1910’larda ilk kez kadınlara da jilet üreterek pazara açılmasına bağlayanlar var. Medyanın, kültürün, bir değil bin koldan kadınlara tüysüz olmayı öğrettiği muhakkak. Yine de BUGÜN bile epilasyonun BU KADAR büyük bir mevzu olabildiğine benim aklım yatmıyordu. Nispeten kurtarılmış hayatlarımızın içinde bile “üç beş marjinal”in dışında epilasyonla uğraşmamış kadınlar göremiyorduk. Peki ama bu kıllar nereye gidiyordu, çıkmalarına hiç mi izin yoktu, izin verenler varsa neredeydiler ve neden görünür değillerdi? En önemlisi, görünür olmazlarsa nasıl alışacak, normalleştirecek ve en azından gördüğümüzde retinalarımız yanmışçasına kafamızı başka yere çevirmekten vazgeçebilecektik? Kendi iç dünyamda tüm bu düşünce silsilesi sadece bir dakika sürdü, zaten kafamın içini açsalar içinden renkli balonlar, gökkuşakları ve unicornlar çıkacağı için kıllarını almayan kadınların resimlerini feysbukumda paylaşmanın dünyanın en birleştirici ve mutluluk verici eylemi olacağına inancım tamdı. Belki bir iki kişi layklardı, bir münasebetsiz “Ay bu ne:))” derdi, erkeklerden biri de “Bende bu kadar yok bacım” buyururdu ve güler geçerdik (gülüşmeler). Bu esnada da iyi kötü kıllı bir kadının da pek ala güzel olduğunu görür, bir dahaki sefere dek belki birazcık alışmış bile olur, epilasyonla olan tabusal ilişkimizi zemininden yarım milimetre oynatırdık. Ama elbette unicornlar sadece beynimin gri kıvrımları arasında gerçekti ve aldığım tepkiler pek böyle olmadı.






Seçme yorumlar:

“Ne alıp veremediğin var kılla kaçtır bunları paylaşıyorsun?”

“Şu an isteyen kılını uzatıp isteyen alıyor zaten, bildiğim kadarıyla kılını uzattı diye sokakta taşlanan ya da hapse giren kimse yok. Ama siz istiyorsunuz ki kimse kılsız tercih edebilemesin bile. idareyi alsanız hepsini de kriminalize edersiniz. Böyle uydurup uydurup yoktan mağduriyet yaratıyor, özgürlükçülük ayağına püritan ahlakçılık yapıyorsunuz.”

“Şu üsttekinin çok güzel bir şey olduğunu dayatan(düşünen ya da beğenen demiyorum, dikkat ediniz) insanın “kadın dediğin kılsız olacak” diyen adamdan da tarihteki meşhur despotlardan da pek farkı yok bence.”

“Kadın vücudu erkeğinkinden daha kılsız olduğu için kılsız kadınların da daha kadınsı bulunması normal. bunlar kültürel değil biyolojik.”

“ ‘Bunu yapmaliyiz, sizin yüzünüzden, eziliyoruz, traslamak/ almak zorunda kaliyoruz’ tadindaki propoganda kokusu biraz ilginc.”

“Paylaşımın amacı, hedefi nedir?”


Velhasıl toplamda biri bacak kılllarıyla mutlu mesut yaşayan, biri de kol altı tüylerini saçıyla aynı pembeye boyamış iki kadının fotoğrafı yukarıdaki yorumlara ve daha pek çoğuna sahne oldu. ilginç şekilde, görsellerin yanına yöresine tek yazdığım şey “Maksat gözümüz alışsın”, “Başkalarına fikir sormamış bir abla” ve “Pembiş” iken, birçok yorum ve mesajda “insanlara kıllarını almamasını söylemek despotluktur!” benzeri laflar kol geziyordu. Oysa bilakis birilerine neyi yapıp yapmayacaklarını söylemekten kaçınmış (çünkü bana ne), kendi deneyimimden de yola çıkarak epilasyonu bir saniyede bırakmanın imkansızlığını bildiğimden, buna hiç niyet de etmemiştim. Sabahtan akşama dek news feed’de akan yüzlerce görselin arasındaki tek kıllı bacaklı kadın, sadece varolmasıyla “tehdit” haline gelmiş, ben de paylaşarak insanlar üzerinde sosyal baskı kuruyor olmuştum. Ve ne enteresandır ki bu dehşetle harmanlanmış tepki hep erkeklerden gelmişti. Danimarka Krallığında çürümüş bir şeyler vardı ve kıllı kadınlara verilen tepkide bir orantısızlık gözlemleniyordu.

Bu esnada defaten “amaç” sorgulandı, “Ama neden paylaşıyorsun bunu?” dendi, hedefimi anlatmam istendi ve ataerkini sinsice feysbuktan çökertme planlarım ifşaya uğratıldı. Kıllı kadın görseli altında aslında kadınların biyolojik olarak kılsız olduğunu açıklayanlarla da ömrümden birkaç ay eksildi.

Adamları ve zaman zaman tacize varan yorumlarını bir yana bırakırsak ve asıl meseleye dönersek, kıllı bacaklara bakmak benim için (de) değişik bir deneyim oldu. Görsel karıştırırken http://hairylegsclub.tumblr.com diye bir kaynağa düştüm ve içinden saatlerce çıkamadım. Muhtelif sebeplerden bacaklarını yolmayı bırakan kadınlar fotoğraflarını bu blogda paylaşıyorlar ve bazıları hikayelerini anlatıyor. Medikal sebeplerden epilasyonu bırakanlardan, kıllarını almadı diye sevgilisi tarafından terk edilenlere, binlerce insanın iletişim kurduğu bir mecra. Görseller arasında ilerlerken kendi önyargılarımı, varlığını bilmediğim reflekslerimi de keşfetmiş oldum. Bireysel olarak kıllardan ziyade, kıllı bacakları mini etekler ve topuklu ayakkabılarla bir arada görmeyi yadırgıyormuşum. Sanki feminen ve seksi olmaya atfedilen aksesuarlar, tüylü bacaklarla aynı resimde var olamazmış gibi. Şaşırdığım bir başka nokta da bazı kadınların “tıpkı bir erkek gibi” kıllı oluşuydu. Öyle ya, tanıdığım hiçbir kadının epilasyonsuz halini doğru dürüst bilmediğimden referans noktam yoktu ve gördüğüm tek kıllı bacaklar erkeklere aitti. Hatta kafamdan birkaç kadın arkadaşımı geçirip, bacaklarının “doğal” halini merak ettim. Saçımız, kirpiklerimiz gibi, bacak tüylerimiz de renk/sıklık/şekil açısından çok farklıydı, ancak iyi çocuklar da olsak onları göremezdik çünkü o zaman soğuk ağda reklamları biter ve evren kaosa sürüklenirdi.

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/3.jpg

http://www.5harfliler.com...s/2014/05/18-781x1024.jpg

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/1.jpg

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/4.jpg

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/5.jpg

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/6.jpg

http://www.5harfliler.com...ent/uploads/2014/05/8.jpg
*