bugün

türkiye'de çoğu insanın başına gelen durum. ben de bu insanlardan biriyim. komünistleri anlamakta güçlük çekiyorum. kendileri diyalektik materyalizme yani nedenselliğe ve değişime inansalar da, karşılarındaki insanları belirli kalıplara sokmayı en çok yapan insanlardır. faşist, emperyalist, burjuva gibi kalıpları çok fazla kullanırlar. halbuki hiçbir insan diyalektik manada tam olarak bunlar olamaz. ama ilginç bir şekilde sürekli bunda ısrar ederler.

hedeflerini, planlarını öğrenmek istersiniz. bunlar da belirsizdir. hayatları boyunca neyi amaçladıkları, ne yapmak istedikleri belirsizdir. daha çok bir düşman belirleyip onun hatalarını, kusurlarını ortaya koymaya çalışırlar. mesela amerika birleşik devletleri. ama bu konuda ne yapılması gerektiği konusunda bir planları yoktur. sadece teorik olarak tartışırlar. bazen sadece amerikan karşıtı olduğu için iran gibi rejimlere sempati duyarlar ama bunu açıklayabilecek felsefi bir dayanak da ortaya koyamazlar. sadece anti emperyalist olduklarını söyleyip konuyu kapatırlar.

eğer sadece sloganlar ile, öğrenci evlerinde alkol eşliğinde tartışılan bir ideoloji ise, kalsın lütfen. hayat çok hızlı bir şekilde geçiyor, siz eyleme geçene kadar karşı olduklarınız zaten kendi kendine eriyip gidecek.
normal bir durumdur, bagira bagir geziyorlar oyle beyoglu' nda falan, hicbir fonetigi olmayan, abuk subuk sloganlar atarak.

"bu siiiis te mmiiiiin, karsiii sin daaaaa yiz" gibi bir sey diyorlar herhalde.
komünistleri beyoğlu'ndaki sakallı bıdıklarla karıştıranlar için beklenen durumdur. komünizmi şimdi * orospuluk yapmakta olan doktor rus'a; içip içip donuna eden dahi matematikçilere falan filan sorun.
Bilhassa, totaliter kapitalist sistemlerin kitlelerde geliştirdiği sistem anlayışı bünyesinde vukua gelen hadise.

Şöyle ki, paracı sistemin tüm tarihsel süreciyle oluşan totaliter sistemler, bireyin düşünüş ve algılama biçimini kendi lehine olacak biçimde şekillendirir ve kitlelerin sisteme adapte olmasını hedefler. Bu süreç oldukça sancılıdır; aileden gelen dayatmalar başlar, okula gidip diploma almanız gerekir, kariyer edinmelisinizdir, okulla sorunlar yaşanır, finansal anlamda yetersizliğinizden ötürü masraflar karşılanamaz, para için istemediğiniz şeyler yapmak zorunda kalır ve hastalıklı bir birey haline gelirsiniz. Bu süreç tamamlandığında, ortalama 20-30 yaş arasında adaptasyon sağlanır, sistemin bir parçası olunur ve istemediğiniz şeyler yaparak ayakta durma gayretlerinizi KADER diye tanımlayarak teselli olma çabaları içine girer ve ölümünüzü beklersiniz...

Namıdeğer Jiddu Krishnamurti'nin bir sözünü anımsayalım:

"Hastalıklı bir topluma iyi bir şekilde eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz"
çekirdekten kapitalist eğitim sistemine göre yetişen bireylerin geneli anlayamaz lakin biraz aydın olmak gerekir.