bugün

kesinlikle şudur: ilkokul 8. sınıfa kadar; gördüğünüz en güzel araba ileride sizin olacaktır, en güzel evde oturup gördüğünüz en güzel kızla evleneceksinizdir. çok paranız olacaktır ve hayatı; arkasında mutluluk kokan slow bir şarkının çaldığı, içinde hep gülen insanların geçtiği bir film senaryosundaki gibi yaşayacaksınızdır,öyle zannedersiniz...

lise neredeyse bitecektir... 18 yaşına girince alacağınız ehliyetle hatrı sayılır güzel bir arabada giderken, güzel bir kız görüp ''işte benim hatun'' diyeceğinizi hayal edersiniz, arka sokaktaki bahçeli güzel evde oturacağınızı, durumunuzun çok iyi olacağını, sıkıntısız bir hayat süreceğinizi sanarsınız...

üniversitenin ortalarında ayağınızı yerden kesecek bir araba alacağınızı arkadaşlarınıza söyler, elinizi tutup size destek verecek; kişiliği düzgün bir kız bulacağınızı düşünürsünüz, kirası uygun normal bir evde kalcağınızı, düşe kalka hayata devam edeceğinizi zannedersiniz...

mezun olur o 'hayali hayatınız'ın ortasında bulursunuz kendinizi. hayat, ne çocukluğunuzadaki gibi toz pembedir, ne lisede,düşündüğünüzdeki kadar kolaydır, ne de ''bir şekilde gider'' dediğiniz andaki gibi ortadır. zar zor ayakta kalır, hep birşeylerden kısarak yaşarsınız ama o zannettiğiniz hayatın hayali, elektrik faturanızı ilk defa zamlı olarak yatırdığınızda puf diye uçar gider,gözleriniz açılır kişilik evriminiz tamamlanır.