bugün

bir iki sene önce aştım bu eşiği. sevenim azaldı ama karar verme mekanizmam gittikçe kusursuzlaşıyor.

şunu farkettim bir gün; hiç kimse benimle alakalı bir hadiseyi benden daha fazla, enine boyuna düşünüp tahlil edemez. ve hiç kimse benimle alakalı bir hadiseyi benden daha fazla önemsemez, sikine takmaz. hal böyleyken ayaküstü muhabbet olsun diye "şöyle şöyle yap" diyen birisine neden kulak asayım ki? tamam dinlerim belki, tartışırım da mevzuyu. ancak direkt onun fikirlerini benimseyemem. bu aptallık olur.

insanlar, özellikle bilmedikleri konularda konuşurken daha net ve daha cesur olurlar. cahil cesareti diyebilirsiniz. bir kaç ay trafikte aktif araç kullanmış birisine sorun örneğin, şoförlükle alakalı konularda ferrari pilotuvari bir tavır takınacaktır. kendinden emindir ve şüpheye mahal bırakmaz. 40 yıllık tır şoförünün o ağırbaşlı halini onda göremezsiniz.

insanlar konuşmaktan zevk alırlar. zevk aldıkları bir diğer konu da üstün olmaktır. ve bizim insanımızın bilmediği pek az şey vardır. hal böyleyken, birisine bir derdinizi açtığınızda sohbetin gidişatı kısa sürede size yardımcı olmaktan çok kişisel bir tatmin meselesine dönüşecektir. "biz onları zamanında yaşadık" muhabbeti bir başladı mı yarrağa yan bastınız demektir. gururunuzu kırmazlarsa iyi, o kadar söylüyorum.

bunun dışında bir de sosyal medya var; twitter, sözlük filan. 12 yaşındaki anonim çocuklar başına geçiyor klavyenin, işyat hissesiyle ilgili spekülasyon yapıyor. ötekine bakıyorsun siyasi analizle kitlelerin bakış açısını değiştiriyor. ve bunları yaparken öylesine cool, öylesine havalı... 20 lirayla kripto para oynuyor adam sonra geliyor 3 sayfa analiz yapıyor, en sona da şey yazıyor; ytd. acayip bir şey amk.

--mini öykü--

bir kez bir mekanda yemek yediniz ve memnun kalmadınız diyelim. bir kaç gün sonra bir arkadaşınız size o mekana gitmeyi teklif etti. kafanızda kötü tecrübeleriniz canlandı hemen. ancak arkadaşınız mekanı o kadar kendinden emin övmeye başlıyor ki siz "ulan acaba bana mı denk geldi" diye kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. "herhalde benim ağzımın tadı yoktu" kıvamına kadar getiriyor bu arkadaş sizi. sonra ne oluyor? tamam diyorsunuz ya, gidelim. gidiyorsunuz, siparişler geliyor. tadıyorsunuz ve o da ne; yemek yarak gibi!

ne oldu çocuğum? o yandan çarklı ibnenin bir an için senden daha iyi bilebileceği, senden daha fazla zevk sahibi olabileceği ihtimaline yenildin değil mi? o şuursuz orospu evladı yerine kendine güvenseydin giderdin aslanlar gibi en kral yemeği en kral yerde yer, keyfine bakardın. mağdur olmazdın böyle. çıkışta muhtemelen taksi, otobüs filan beklerseniz de şey diyecektir götveren; "kanka birazdan gelir ya"... sikimi gelir beklemeyin amk en az 1 saatte gelir o otobüs.

naçizane.
kimseye minnet etmediysen kendine herkesten daha fazla güvenirsin.