bugün

melankoli ile el ele tutuşan kişidir.

en çok, karşısındaki kişinin kayıtsızca içinden kopan bir kahkahası canına okur; keskin, umursamaz ve üzerinden hayat taşan bir kahkaha. kırılır, böyle olmaması gerektiğini içinde sezinleyerek kimi zaman karşısındakini taklit etmeye çalışır; fakat bazen gülüşünün şiddetini ayarlayamazken, bazen de yapaylığını silip atamaz.

çünkü kahkaha atmak da bir yerde beceri ve arkasında bir dayanak gerektirir. içi buhranlarla dolup taşan bir kalp, eski aşklarıyla çatlayıp yayılmış dudaklar ve homurtularla dolup taşarken, sürekli olarak felaket tellallığı yapmak zorunda bırakılmış bir ses içten bir kahkahayı nasıl bilebilir?!

kahkaha sesleriyle düşer günden ki, aynı kişi, güzel ve ışıl ışıl bir günde -üstelik elde somut veriler yokken, başka birisi aynı hayatla çok mutlu olabilecekken, net olarak gösterilebilecek tek bir sorun hayatında yokken- pencereden dışarı baktığında durduk yere mutsuzlaşan, yüzüne derin bir çatışmanın kaygıları sinen kişidir.

bu konuda gerçekçi bir tanım yapılamaz da aslında. çünkü unutabilir insan. insan 'her şeyi noktalamak' özgürlüğüne sahiptir. 'seçebilme özgürlüğü' insanı insan yapan en önemli özelliktir. kendisini değiştirebilir kişi, ya da bile bile rüzgara sürer kendisini, alt edemeyeceği duvarlara kafa tutar ve kahkaha sesleriyle öldükten sonra yeniden dirilmesini öğrenebilir.

'daha derinlere inebilmek adına, boğulmayı seçebilir!'
salinger cavdar tarlasindaki zibidiler'de.
dostoyesvki yer altindan notlar'da
kafka gregor samsa'da bu sanriyi anlatir durur. norvecli yazar olau bauer'de acemi pezemenk kitabinda bundan bahseder. ne kadar cok okuyorum rabbim, ramazanda iki kubbe arasina ip gersen, araya okudugum kitaplari, sersen mahya mahya, ayol sira sira cekoslavakyalilalistiradallarmizdanmisiniz yazilir. yazilmaz boyle gerci.