bugün

yurt dışına beyin ve iş gücü göçüdür. genç nüfus patlaması yaşayan türkiye bu kadar genci istihdam edemiyor, etmesi de çok zor.
akp'lileri iran'a göndermektir.

nasıl olsa kurumsal firmalara giremiyorlar küçük alanları ihtiyaç sahiplerine bırakırlar.
nitelikli eleman yetiştirmektir. ülke sanayisine ve eğitime yüksek bazda yatırım yapmaktan geçer. bilime gereğinden fazla önem vermek geçer. böylece beyin göçü önlenir.

bir de anlamadığım şey; halen daha işçi göçleri var mı lan?
işsizlik sorununun çözümü bulduğunuz ilk işe girmektir. üniversite mezunu olabilirsiniz, bir mesleğiniz olabilri ama şu dönem iş seçilecek dönem değil gerekirse garson olarak bile çalışılmalı. Evde oturmaktan daha iyidir..
ekmek, biçmek, işlemek, yetiştirmek, üretmek, avlamaktır. sanki full performans çalışan sanayi ülkesiyiz ve de bütün işler, bilgisayar programlı makinalarla yapılıyor da ondan işsiziz. bir limon çekirdeğini bile ekmekten, oltaları alıp balık tutmaya gitmekten bihaber çocukluk geçirdiğimizden, lisede, üniversitede cebimize harçlığı çocuk bakarak değil de anamızdan babamızdan alarak koyduğumuzdan olsa gerek biz daha iyisini yapabilirciler olarak hiçbirini yapamayanlardanız... işlenecek toprağımız, biraz bilgiyle her şeyinden faydalanabileceğimiz denizlerimiz, maden kaynaklarımız, zehir gibi de zekamız ve bunların her birine yetişecek iş gücümüz varken, sadece zehrimizi köpürtmelerine izin veriyor olmasak, ülkemizde üreteceklerimize kota koydurtmasak, sanatçılarımızı, 1453'den beri, rönesansı, gitsinler italya'da başlatsınlar bari, bizde putlar günah, şeklinde kaçırdığımız gibi ülkemizden kaçırmasak, yani üretime ve üretene saygı duyup hakkını versek, yerli malına kıymet biçebilsek çözülebilir bence.
Yakın dünya tarihinde yalnızca bir tek ülkede ve bir tek yılda işsizlik sıfırlanmıştır: 1943 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde.

En işe yaramaz eleman bile silah fabrikasında ya da yan sanayide tıkır tıkır çalışıyordu çünkü...

Amerikan ekonomisinin gücüne sahipseniz ve de "savaş ekonomisi" uygulayabiliyorsanız, hele hele iki cephede birden dövüşebiliyorsanız, belki siz de bunu yakalarsınız, ama boyunuz da uzamaz.

bunu neden yazıyorum? çünkü yine ayyuka çıktı herkes kafasından sallıyor (başta siyasetçiler olmak üzere). meral Akşener şöyle demiş; "işsizlik sorununu bizden başkası çözemez!"

iyi ama meral hanım bu sorunu hiç kimse çözemez...

Yani, "sıfır işsizlik" bir ütopyadır. işsizlik sorununu çözmek demek, "işsiz sayısını mümkün olduğunca azaltabilmek" demektir, o kadar.

işsizlik oranı her ay açıklanıyor biliyorsunuz, en son %12 civarındaydı.

hükümet geçenlerde üç yıllık "yol haritası" açıklamış, sıcak paranın azalması sebebiyle kısmi bir ekonomik daralma ile birlikte, gelir düşüyor, işsizlik artıyor. Bir kısım elbette "hükümet ağzına sıçtı" diye yaygara ediyor ama halk meral Akşener i de başa getirse bir şey değişmeyecektir, kemal kılıçdaroğlu nu da.

Hükümet, önümüzdeki üç yılda bir milyondan fazla kişiye iş bulunacağını, ama gene de işsizlik oranının yüzde 13'ün altına inmeyeceğini açıklamıştı...

inmez. inemez. inebilemez.

Çünkü Türkiye'nin işsizlik sorunu "konjonktürel" değil, "strüktürel"...

o ne ki? diyenlere söyle açıklayayım; insanlar geçici dalgalanmalar, arıza iflaslar, patron kaprisleri, borsa cilveleri sonucu falan işsiz kalmıyorlar, bu ülkenin bu çapıyla ve bu yapısıyla her zaman bir miktar kişi işsiz dolaşmaya mahkum.

"Gizli çalışanlar", yani çalışmıyor gibi görünüp aslında para kazananlar, yani onca tu kaka edilen "kayıt dışı ekonomi", bir de "kalabalık aile", yani kaynayan tencereden sebeplenen "ek kaşık düşmanları" sorunun bir ölçüde göze batmamasını, patlamaya yol açmamasını sağlıyor neyse ki...

Ülkelerin nüfus yapısını göstermek için temsili bir "demografik piramid" yapılır, bilirsiniz. En altta genç, ortada orta yaşlı, en üstte de yaşlı nüfus... Bu piramidin tabanı elbette daha geniş, tepesi daha dar olacaktır.

isterseniz üçgen diyelim. "Sağlıklı" ülkelerde bu üçgen "eşkenar" ya da ona yakındır.

Bizde üçgenin tepesi sipsivri, tabanı yerlere yapışmış! Üçgen yassılmış, yamulmuş. Sanki üstüne fil basmış.

Toplam nüfus kabaca 80 milyon, seçmen sayısı kabaca 45 milyon. Toplumun yarısı çocuk!

"elli yaş üstü" moruklar grubunun toplumdaki oranı nedir, biliyor musunuz? Yüzde 6... Hepi topu yüzde 6...

Dipten korkunç bir sel dalgası gibi gelen bu kadar genç ve bu kadar kalabalık bir kitleye, "misli görülmemiş bir yatırım hamlesi" başlatılmadığı sürece, büyüme hızı yüzde 30 falan gibi duyulmamış bir orana fırlatılamadığı sürece, iş miş bulunamaz.

Bulunsaydı, Hindistan bulurdu.

O hamle de, Konya Ovası'ndan Kuveyt rezervlerini bile geçecek bir petrol fışkırmadan, finanse edilemez.

Hiçbir rejim, isterse en koyu komünizm ya da en sert faşizm olsun, bunu başaramaz.

Bu amansız kitleye, dağı taşı gecekondu üniversitelerle bile donatsanız dişe dokunur bir eğitim veremeyeceğiniz gibi...

Ama tabii bazı dangalaklar başlığa tüneyip atıp tutacaklar: Efendim, üretimi arttırmak lazım!

Derler, bir yandan da, "eski solcu" olduklarından, yabancı sermayeye karşı çıkmayı da hiç ihmal etmezler. Olmayan sermayeyle yatırımı herhalde uzaylılar yapacaklardır.

Hükümet değişirse, aynı goygoy bu sefer de yeni iktidara karşı sürdüreceklerdir.

yani uzun lafın kısası; meral hanım bildiğimiz teraneleri anlatmaya devam edip potansiyel seçmenine diğerlerinin yaptığı gibi hayal satmaya çalışırsa, başarıyı rüyasında görür...