bugün

Irkçılık; biyolojik ölçütler gözardı edilip salt sosyal, kültürel ve ideolojik ölçütleri kıstas alarak kendi grubunu merkeze alma, yüceltme, ve diğer gruplardan üstün görme anlayışıdır.

insan toplulukları binlerce yıldır çok farklı coğrafya ve kültür ortamlarında yaşamış olsalarda, bugün artık bu topluluklar arasında birbirine "karışma" söz konusundur. Bu karışma, biyo-kültürel temelde başımızı döndürecek kadar büyük bir insan çeşitliliğini ve farklılığını ortaya çıkarmış- yer yüzünde içe kapanık toplulukların neredeyse kalmadığı düşünülürse- "ırk" düşüncesini insanı bir "sınıflama" aracı olmaktan çoktan çıkmıştır.

insanın biyo-çeşitliliğini ötekileştirme, düşmanlaştırma düşüncesi çoğu zaman toplumların seçkin-zümreleri ve egemen sınıfları tarafından yürütülmekte olan ekonomik ve siyasal sömürünün temelini oluşturduğu bilinmektedir. Batılı devletlerin o "modern medeniyet gemileri"nin altında hala siyah kölelerin kırbaçlanmış bedenlerinin yatmadığını kim söyleyebilir? Söz konusu olan iktidarı elde tutmaksa, devletlerin bir kalemde "düşman" veya "kutsal" yapamayacağı dokunulmaz bir etnik gurup var mıdır? Türk ırkı maceraperestlerine Anadolu halklarının zengin kültürel miraslarının celladı olma rolünü biçen bu sistemin, tarihsel olarak sahiplendiği bir ırkçılık vasiyetinin üzerine şekillenmediğini kim söyleyebilir?

Tarihte bu saplantılı düşünce tuzağına düşmüş bir çok tanınmış kişi ve toplum vardır. Irkçılık kendini farklı zaman ve mekanlarda şövenizim, etnosantirizm, milliyetçilik gibi biçimsel ve niteliksel farklılıklarla ortaya çıkarmıştır. Bunlardan bazıların şöyle sıralayabliriz;

Eski Yunanlılar kendileri dışındaki toplumları dışlayıp; kendileri dışında kalan toplumları hangi renkten ve kültürden olursa olsun barbar olarak nitelendiriyorladı.

Montesquieu, Afrikalıların tepeden tırnağa siyah yaratıklar olarak görmüş ve eklemiş " Erdemli bir varlık olan Tanrı'nın, iyi bir ruhu simsiyah bir bedene yerleştirebileceğini sanmıyorum"

Kant," hiç kimse tanımıyorum ki çıkıpta siyahların yeteneğinden söz etsin" demiş.

1772'de Papaz Thomas Thompson yayınladı bir makalede Afrika'daki köle ticaretinin dine hiçte ters düşmeğini söylemiştir.

Portekiz, Hollanda ve Fransa gibi ülkeler köle ticaretinin merkezleri olmuşlar. Bu ülkelere getirlmek üzere Afrika'dan esir alınan köleler gemilere bindirilmek için 200 km yürütülmüştür.

Müslüman dünyasında da köle ticareti yapılıyordu. 11. yy' da bir Arap gezgini Bahreyn'de 30 bine yakın siyah kölenin olduğundan bahseder.

Osmanlı imparatorluğu'nda siyahlar islamiyeti seçerlerse köle statüsünden ayrılıyorlardı. Afrika'dan getirilen siyahlar köle olarak satın alınıp daha sonra Mekke'ye gönderiliyordu.

Aristo'ya göre köle eksik bir insandı; düşünme ve yöneticilik ruhuna sahip değildi.

Napolyon Bonapart Haiti'de özgürlük için ayaklanan köleleri 20.000 Fransız askeri ile kurşuna dizdirtmiştir.

Paratönerin yaratıcısı Benjamin Franklin " siyah aşırı yemek yiyen, buna karşılık çok az çalışan bir hayvadır" der.

Hitlerin ırkçı düşüncelerine esin kaynağı olan Chamberlain Yahudilerini Alman toplumundan farklı olduğunu söylemiştir.

Alman dilci ve arkeolog Gustav Kossina Alman toplumunu bozulmadan kalan saf bir ırk olarak gördü.

Adolf Hitler ırksal saflaştırma uğruna en az altı milyon insanı (yahudi ,çingeneleri, zihinsel üzürlüleri) yok eden bir ruh hastası olarak tarihe geçmiştir.

ABD 1960 lara kadar siyahlara oy kullanma hakkı tanımamıştır. ABD'de işsizlik sihaylarda iki kat fazladır. Bu da siyahları suça, uyuşturucuya ve hastalığa iten temel nedendir.

Ünlü evrimci Darwin'in de ırkçı düşüncelerden kendini alıkoyamadığını gemiyle yaptığı beş yıllık seyahatinden anlıyoruz. Darwin seyahati sırasında karşılaştığı yerlileri medeniyetten uzak vahşiler diye tanımlar ve onları anlaşılmaz, ilkel ve soysuz yaratıklar olarak görür. Darwin kendisi soylu bir ingiliz olarak görmüş en iyi yaşam tarzının ingiliz yaşam tarzı olduğunu öne sürmüştür. Darwin biyolojide gösterdiği o büyük başarıyı antropoli alanında gösterememiştir.
Dinlerin ortaya çıkışıyla birlikte ırkçılıkta kısmi azlamalar görüldü. Kutsal kitap ve Kuran-ı Kerim ırkçılığı yasaklasada yinede engellenemedi. isviçreli Sicilyalı işçiye, Alman Türk işçisine Fransız K.Afrikalı Araba, iapanyol Çingeneye, ingiliz jamaikalıya ırkçı tutumlar sergilemeye devam etmiştir...