bugün

(bkz: Fa yeung nin wa)
Aşkın en saf mizahına kulak verdiğimiz Aşk Zamanı, seyirciye dokunmadan dokunabilmeyi öğretir.

Bize filmin başlangıcından sonuna kadar o mistik, görsel estetik ile kendi cümlelerini bir bedene nakşeden bu kişiler bizim üzerimizde ‘zaman’ kavramını yok ediyor.

Wong Kar-wai, Aşk Zamanı'nda başka insanların öykülerine pek yüz vermiyor. Kamerasını ağırlıklı olarak Chow ve Su'ya tutuyor. Sokaklarda bile kimseyi göremiyoruz. Yağmurdan sırılsaklam olduklarında, gecenin karanlığında çekilen acılarda hep iki kişiyi görüyoruz. iyi de yapıyor çünkü böylece aşkı daha iyi anlayabiliyor, Chow ve Su'ya daha yakın olabiliyoruz. ilişkilerinin sonu olamayacağını birbirlerine itiraf ederken de etrafta yine kimse yok. Sadece parmaklıkların gölgesi; ne denli sıkıştıklarını anlatan o gölgeler....

Aşk Zamanı, unutamayacağımız resimlerle dolu: Su'nun evinde bir sandalyede oturup radyodan doğum günü şarkısını dinlerken kameranın biraz kıpırdayıp yan dairedeki Chow'u da göstermesi, aradaki duvarı vurgulaması.... Su'nun merdivenleri çıkarken ya da inerken silüeti... Devamlı aynı saatin gösterilmesi... Ayrılık anında Su'nun ellerine, kollarına kameranın yaklaşması, kesik kesik görüntüleri öne çıkarması....

Gözler... Aşk Zamanı'nda gözlerin dili bize çok şey anlatıyor. Özelikle Chow ve Su'nun gecenin karanlığında bir takside birbirlerine yaslandıkları anda gözlere dikkat! Olan biteni, hissedileni çok iyi anlatıyorlar. Gözlerle yüz ifadeleri birleştiğnde umutsuzluğun altında eziliyoruz .

öpüşme yok, tensel bir birliktelik yok. Ama aşkın varlığı çok belirgin. Bakışlarda, konuşulamayanlarda, ev sahipleri görmesin diye sabaha kadar saklanılan o odada... "Saklanan", "açığa çıkamayan" filmde zaten hep var. Chow'un dediği gibi "Eskiden insanlar sırlarını saklamak için dağa çıkıp bir ağaç bulurlarmış. Bu ağaca bir delik açar, bu deliği sırlarını fısıldar ve sonra da deliği çamurla kapatırlarmış".
..
Yağan yağmurda, film boyunca bir ritüele dönüşen muhteşem keman ezgisinde yürüyen iki insanın yanyana, ama dokunmasız birlikteliğinde, duvardaki saatte, salınan sigara dumanında, her yerde, aşkın somutlaşmış sahne alışlarını izleriz.

Aşk bazen tüm diğer rolleri çalar. Bu filmde olduğu gibi...
Zerafet, sadakat, erdem...Aşkın bu hallere nasıl da yakıştığı. Aşkın zaten böyle olduğu üzerine bir film de diyebiliriz.
..
Bir pansiyonda hayatları kesişen Bay Chow ve Bayan Chan'in hikayesini anlatıyor Wong Kar Wai bizlere.Ancak tek ortak noktaları bu değil.ikisi de aldatılıyor ve aynı kişilere tercih ediliyorlar.
Devamında yemeğe çıkıp ikisi de tercih edildikleri insanların nelerden hoşlandıklarını birbirlerinden öğreniyorlar.
..
Bazen ne kadar anlatırsanız anlatın sürekli bişeylerin eksik kaldığını hissedersiniz ya işte bu aşk için de bu böyledir.
görsel
Roman, daha doğrusu bir kitap okuyormuşsunuz gibi hissettiren güzel bir film. Her ikisinin de eşi kendilerinden uzakta, yüzlerini bile doğru dürüst görmediği iki kapı komşusu bir nevi kader birliği yaparlar, eşlerinin kendilerini aldattığını şüphelenince yakınlaşmaları daha da artar ve konu bu yönde yavaş yavaş, sakin sakin, Hollywood klişelerine bulaşmadan ilerler. Görüntü yönetmenliği, ince detaylar ve müzikler şahane. Fakat herkese hitap etmeyen bir aşk filmi. Ağırlığı sıkıcı olabilir, beni sıkmadı ama izlemesem de olurmuş dedirtti.