bugün

toplumun iki temel taşı vardır. bunlardan ilki insanlara özgü olan üretim-ki emek ile yaşamın gereklerini sağlar- diğeri ise insalara özgü bir nitelik taşımayan, hayvanlarla paylaşılan doğurganlıktır. Yani insanlık ile hayvan dünyası arasındaki ayrımı 'üretim, üretme, emek' çizmektedir.

E. Reed:
" insanlığın emek tarihi, ilk yontulmuş taş ya da toprağı kazmada kullanılan sapadan, jet uçağına ve uzay gemisine dek yeni gereksinimlerin ve o gereksinimleri doyuracak teknolojinin sürekli olmasından ortaya çıkmıştır." diyor.

Gordon Childe:
" Toplum; gereksinimleri karşılamak, kendisini yeniden üretmek ve yeni gereksinimler oluşturmak için kaynaklar üretmek üzere kurulmuş ortaklaşmacı bir örgüttür." tanımını yapıyor.

Çağdaş toplumlarda- toplumumuzda üreticiler genellikle erkekler olduğu için bu durumun hep böyle geldiği sanılıyor. Buna bağlı olarak günümüzde erkeklerin bedensel gücünün kadınlardan üstün olduğu savı kadınlara ve erkeklere bakış açısında takınılan tavrın bir sebebidir. Oysa ilkel toplumlarda kadın ile erkek arasındaki bedebsel ayrılıklar fazla belirgin değildir.

E. Reed:
" Kadınların aslında, etkileyici olan emek tarihleri, bu emeğin eviş olarak tanımlamasıyla çarpıtılmıştır. Bu alışılagelen tanımlama, ilkel kadının bugünkü ev kadınları gibi bir evin ufak tefek işleriyle oyalandığı, birbirinden soyutlanmış halde yaşadığı ve toplumsal üretime katılmadığı izlenimini vermektedir."

Hatta bu izlenim öyle bir hal almıştır ki; ilkel kadının yaptığı işler insanbilimciler tarafından 'el sanatı' denilerek, küçümsenmiştir.

Oysa fabrikalardan önce bütüm üretim-bireyin değil- topluluğun evinde yapılıyordu!

Gordon Childe:
" El sanatları gelenekleri bireysel değil, kolektif geleneklerdir." diyor.

Ortak çalışma veya diğer adıyla toplumsal üretim her bir bireyin çabasının daha da ötesinde, topluluğun deney ve bilgisinin bir araya getirilerek, üretime aktarılması olarak değerlendirilmelidir. Tam anlamına karşılamasa da günümüzde buna 'teknoloji' deniliyor.

Briffault:
" Kadınların anasal işlevleri uzun bir evrim süreci içinde hiç görülmeyen bir uyanıklık, dikkatlilik ve başkalarını düşünme yetisi, yapıcılık eğilimi katmıştır. (...) Çoğu insanbilimcilerin, erkeklerin yaptığı işin her zaman için en önemli iş olduğunu varsaymaları nedeniyle ilkel kadınların üretim etkinlikleri küçümsenmiştir. Bunun sonuu olarak da ilkel yaşam ve emek çarpık biçimde yansıtılmıştır. Erkeklerin etkinlikleriyle, kan içme törenleri, oyunlarıyla sayfalar doldurulmuştur."

W.I.Thomas'a göre erkeklerin bu yıkıcı etkinliklerine gösterilen saygı 'erkeğin yaptıkklarının daha çarpıcı ve heyecan verici olması, daha fazla duygular uyandırması, kadının sıkıcı, ağır işlerine göre halkın daha çok hayranlık ve dikkatini kazanması' sebebiyle olmaktadır.

Oysa ilkel kadının yaptığı işin çağımızda çalışan kadına uygulanan baskı ve sömürü anlamında 'sıkıcı ve ağı' olarak tanımlanması yanlıştır çünkü ilkel komünal toplumda ne dişi ne de erkek için zorunlu emek diye bir kavram yoktu!

ilkel toplumları anlatan yapıtlarda, kadınların çok çalıştığı görüldüğünde bunun kadınların toplumsal konumlarının kölelik olmasından ya da sömürüldüklerinden kaynaklandığı sanılıyordu. Oysa bu durum tersine kadının köleliğini değil, ilkel toplum koşullarında daha bağımsız ve daha etkili olduğunu kanıtlar. Kadınların boş dur durduğu toplumlarda işlerin köleler tarafından yapıldığı ve bu durumdan kadının köleden çok az üstün olduğu yaşanmış, görülmüştür.

Kadının ataerkil toplumdaki aşağılanmış konumunda eskiden uygar olmayan toplumlarda haklarını bilen, savunan kadınlar vardı.

ilkel toplumlarda toplumsal örgütlenmede kadın yanlızca çocuk üreten-çocuk doğuran, yaratan bir anne olarak değil, yaşamın sürekliliği için gerekli öğelerin de üreticisi olma özelliği taşıyordu!