bugün

derhal grubunu açacağım sloganım. düşünsene hacı, senden önce o kitap kimlerin elinden geçmiş. ne türlü pozisyonlarda okumuşlar. ortasından tutup iki kanadını iyice ayırdıktan sonra gözlerini dikip okumuşlar. geceleri kimlerin yanında yatmış, gündüzleri kimlerin masasında raks etmiş.

şimdi hayal et okur. bir gün kitabını da almış çıkmışsın parka. çok mesutsun. otobüste açıp sayfalarına sinmiş tütün ve küf kokusunu bir kere daha içine çekiyorsun. aklına bir soru geliyor: "kimlerin rutubetli odalarında, kimlerin keyifli sigaralarıyla değişti kokusu acaba?". bu soruyu derhal atıyorsun kafandan ve sayfalarını nazikçe çevirip okumaya başlıyorsun. o sırada başka bir soru daha geliyor aklına: "benim incinmesinden bu kadar korktuğum sayfaları kimler hoyratça çevirdi acaba?". bu soruyu da çabucak savuşturup tekrar sayfalara veriyorsun kendini... fakat bir süre sonra arkada konuşan bed sesli kadın yüzünden olacak, konsantre olamıyorsun. alıp çantana koyuyorsun ve parka kadar sabrediyorsun. yıllardır sabretmişsin, iki dakka daha sabretsen nolacak sanki?

parka gelip oturacak bir gölge bulduktan sonra tekrar alıyorsun biriciğini. tekrar çekiyorsun kokusunu içine. dayanamayıp soruyorsun:

- hangi ahmak bırakıp gidebilir bu güzelliği?
- sorma, diyor. bahtım kapağımdan daha siyah benim, ve anlatmaya başlıyor.

anlatıyor akşama kadar kitap. ilk göz ağrısını, ilk mesut günlerini. sonra baş gösteren yoksulluğu ve o canından çok sevdiği adamın üç kuruş için onu batakhaneye yollayışını. sonra batakhaneyi anlatıyor kitap, üzerinde gezen çirkin, arsız elleri, o elleri hayasızca üzerine çeken cilveli çok satanları... hepsini anlatıyor. anlattıkça yüreğin kararıyor, ne kadar masum olduğunu fark ediyorsun. onun yaşadıklarına nazaran senin dosttaki üç beş kitaba alma niyetin olmaksızın bakışın, sağını solunu mıncıklayışın ne kadar da masum geliyor.

anlatmaya devam ediyor kitap. kendisini batakhaneden kurtarıp evine alan üniversite öğrencisini, orda kendisine değersiz bir malmış gibi bakan erkekleri, onlara nasıl peşkeş çekildiğini, o hayatın sillesini yememiş, kendi beceriksizliğinden aç gezmeyi eşi görülmemiş bir sefalet sanan yaratıkların ondan alacağını aldıktan sonra nasıl bir kenara fırlattığını anlatıyor.

- yeter, diyorsun. anlatma. hepsi bitti. ben seni seviyorum sen de beni. o halde boş gerisi.

lakin söylediğine kendin bile itiraz edecek oluyorsun. içinden gelen bu zıt sesi hemen bastırıyorsun ama onun seni ömrün boyunca rahatsız edeceğini de adın gibi biliyorsun. bir anlık zevk uğruna o kitaba umut verip, daha sonra da öncekiler gibi onu bir kenara atmaya erkeklik onurun elvermiyor. fakat kendi hayatını da mahvediyorsun.

işte böyle sayın okur. söylemesi kolay ama iyice düşünmek lazım bunları. insan düşünen bi varlık. boşuna mı?
güncel Önemli Başlıklar