bugün

islâm hukukunda makul birtakım gerekçeler ve süreler dikkate alınarak belirlenen iddet, bir yandan evliliğin bitiş biçimine, öte yandan da kadının biyolojik özelliklerine göre, birtakım türlere ayrılır.
Bunları hep birlikte düşünülerek iddet türleri, ikiye ayrılır.
1) Ölüm halinde iddet,
2) Boşanma/fesih halinde iddet.
Ölüm iddeti (iddet-i vefat)

Kocası ölüp dul kalan hamile olmayan kadınların iddet süresi, kadının yaşı ne olursa olsun ve zifafın gerçekleşmesine bakılmaksızın, dört ay on gündür: "Sizden ölenlerin geride bıraktıkları karılar, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler." (Bakara, 2/234) Kocanın ölümü halinde, zifaf vuku bulmamış olsa bile, iddet gene zorunludur. (Hukuk-ı Aile Kararnamesi/HAK, m.143) Hamile olan dulların iddeti, kocası kısa bir süre önce ölmüş olsa bile, doğum yapıncaya kadar sürer.

Boşanma halinde koca, karısını miras dışı bırakmak amacıyla boşamışsa, kocasının kötü niyetine karşı koruma amacıyla, kadın ölüm iddetini (4 ay, 10 gün) bekler ve kocasına mirasçı olur.

Evlilik fasid bir nikâh akdine dayanıyor da bu sırada koca ölürse, kadın ölüm iddetini beklemez, cinsel ilişki olmuşsa talâk (boşanma) iddetini bekler. (HAK, m.142)

Kayıp Koca: a) Kesin olmamakla birlikte, kocanın ölmüş olabileceği -kocanın bir savaşta kaybolması gibi- hallerde, iddet bir yıllık bir araştırmadan sonra başlar. (HAK, m.127) b) Koca tutsak düşmüş ya da hayat ve ölümü belli değilse, son haber tarihinden 4 sene geçmekle talebinde ısrarlı kadının açtığı dava sonucu hakimin verdiği kayıplık kararından sonra kadın iddete girer; 4 ay, 10 gün geçtikten sonra serbest kalır. (HAK, m.127) Hanefilere göre, böyle bir durumda kadın, kocasının akranları ölünceye (90 yaşına) kadar dul olarak bekler.
Boşanma veya fesih iddeti (iddet-i talâk)

Boşanma veya fesih sonucunda beklenmesi gereken iddet süreleri, boşanmış kadının âdet görme veya hamilelik durumuna göre değişir:

a) Adete/Ayhaline Bağlı iddet (iddet-i hayz): iddet beklemesi gereken boşanmış/ayrılmış kadın, âdet görüyorsa ve hamile değilse, Hanefilere ve Hanbelîlere göre üç âdet (hayız:regl, aybaşı) iddet bekler (HAK, m.139): "Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç aybaşı hali beklerler. Boşanmış kadınlar Allah'a ve âhiret gününe inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl değildir." (Bakara, 2/228) Bu süre, gerektiren sebebi izleyen aybaşı görmeyle başlar ve -kadının sağlık durumuna ve bünyesine göre değişmekle birlikte- genelde yaklaşık üç ayı bulur. Boşama veya fesih, kadın âdet görürken olmuşsa, bundan sonraki aybaşı dönemi dikkate alınır. Hanefiler dışındaki diğer üç Sünnî mezhep ise, böyle bir durumda, sonra gelen iki aybaşının tamamlanmasıyla iddetin biteceğini kabul ederler.

Şafiîlere ve Malikîlere göre, boşanma durumunda üç temizlik dönemi esas alınır. Temizlik içinde boşanan kadın, üçüncü aybaşının başlamasıyla iddetini tamamlamış olur.

a) Aylara bağlı iddet (iddet-i eşhur): 1-Aybaşı görmeyenlerin üç aylık iddeti: Henüz ergenlik yaşına (9-15) gelmemiş küçüklerin evlendirilmeleri pek tasvip edilmemekle birlikte, küçüklükten dolayı henüz aybaşı görmeyen veya yaşlılık (sinn-i iyâs=menopoz yaşı: kadından kadına değişmekle birlikte, genellikle 55 yaşına gelmek dolayısıyla aybaşından kesilen kadınların iddeti, üç kamerî aydır (HAK, m.140, 141): "Kadınlarınız içinde ay hali görmekten kesilenler ile henüz aybaşı görmemiş olanların iddetleri konusunda şüpheye düşerseniz, bilin ki iddetleri üç aydır." (Talâk, 65/4) 2- Hiç aybaşı görmemiş veya görüp kesilmiş kadınların oniki aylık iddeti: Aybaşı görme (en geç 15-55) yaşı sınırlarında olup da herhangi bir sebeple hayatlarında hiç aybaşı görmemiş ya da bir süre gördükten sonra âdeti kesilmiş kadınların iddeti, (Hanefiler ve Şafiiler başta olmak üzere) çoğunluğa göre 55 yaşına kadar bekleyip ayrıca üç aylık iddet bitene kadar evlenmemeleri gerektiğini ve bu süre içinde kocalarının nafaka ödemekle yükümlü olduğunu benimsemiştir. iddet düşüncesinin mantığına ve -özellikle günümüzde başta DNA testleri gibi- tıbbî esaslara oldukça ters düşen bu görüş, hem kadının uzun yıllar dul olarak kalmasının, hem de kocanın 55 yaşına kadar sürmeyen ve bir türlü de bitmeyen evlilikten dolayı nafaka ödemek zorunda kalmasının güçlüklerini dikkate almaz. Malikîler ve Hanbelîler ise, ilgili âyetteki "aybaşı görmeyenler" (Talâk, 65/4) ifadesinin, hiç aybaşı görmeyenleri ya da görüp de kesilenleri de kapsadığını düşünerek, üç aylık ihtiyatî iddet süresi ile hamile olma ihtimaline dayanarak dokuz ay daha ekleyerek, oniki ay iddet beklemelerini savunmuşlardır. Genellikle islâm hukukuna dayalı medeni kanunların kabul ettiği iddet süresi bu olmuştur. (HAK, m.140)

b) Doğuma bağlı iddet (iddet-i haml): Boşandığı veya kocası öldüğü sırada hamile olan kadının iddeti, doğum yapana kadardır: "Gebe olanların iddeti, doğum yapmalarıdır." (Talâk, 65/4) Hamile kadın düşük yapacak olursa, düşüğün organları belliyse iddet biter; belli değilse bitmez, gerektiren duruma göre boşanma veya ölüm iddeti bekler. Gebe kadın, doğurmadan evlenemez.