bugün

Tansu Çiller'in terliklerini nasıl da unutmuşuz ve nasıl da yüzme/bisiklet/direksiyon gibi, aslında hiç unutmamışız!
14 sene sonra tekrar gördüğümüzde, "işte!" dedik.
Çiller'in başına gelen, Royal'inkiyle kıyaslanamayacak kadar kötüydü.
Bir kere Segolene Royal tatilde.
Kızıyla Korsika kıyılarında. Deniz kenarında, başkalarının da girebileceği bir denizin kenarında, üstünde gayet usturuplu bir mayoyla çekiliyor fotoğrafı.
Magazinel bakacak olursak, risksiz hatta muhafazakâr bir mayo, kalın çapraz bantlarla sarkık ihtimali sıfıra indirilmiş. Tapon bir model de sayılmaz, siyah-beyaz ince çizgiyle cool renklerden patlıcan uyum içinde. Yaşını da hesaba katarsak Royal gayet formda, hatta dönemin ölüm kalım elemanını da devreye sokarsak: selülitsiz görünüyor.
Bir cumhurbaşkanı adayı, bir magazin dergisinin kapağında bu şekilde yer almayı tercih etmeyebilir tabii ama bu işlerde beterin beterine karşı tahtaya parmak vurup haline şükretmek gerek.
Ne kadar dava da açsan, kazanıp haklılığını da kanıtlasan, düştü mü o fotoğrafın el âlemin eline, düştü. Geçmiş olsun. Tansu Çiller'in hali iyice acıklıydı.
Bir kere özel hayattan, kamusal alandan, haklılık payından bahsedeceksek, Çiller'in 1993'te Hürriyet'e manşet olmuş fotoları, Antalya'daki evinin havuzunda çekiliyor. Kendi evi.
'iki lokma yatıvereyim şurada da yüzüme renk gelsin' niyetinin bir kutu kola eşliğinde hayata geçirilmesinin, önceki sene (1992) 'Mayolu fotoğrafımı çekersin/çekemezsin' iddiasına girdiği Hüseyin Demir'in hırslı takip arzusuna takılması, Çiller'e pahalıya patlıyor.
O terlikler, ilelebet arşivlerde olacak. Hayır, mesela Crocs gibi bir dönem in olan ama güzelliği tartışmalı bir şey de değil. Çiller'i o günlerde rahatsız eden, konumu itibarıyla mayo olmuştur, ama bazılarımız için terlikler daha belirleyici.
Dün tam da bu sayfada görüşü yer alan 'Türkiye'nin ilk paparazzisi' Hüseyin Demir'in dediklerinden öğreniyoruz ki Çiller de bu karelerin yayımlanmaması için çok uğraşmış. Paparazzilerin peşine polis takmış, Emniyet'i, içişleri Bakanlığı'nı aramış. Hürriyet'i arayıp yayımlanmamasını istemiş ama Ertuğrul Özkök direnmiş. "Hem siyaset yapan hem da kamuya mal olmuş bir hanımefendinin takip edilip fotoğraflanması basının işidir ve bilgi edinme hakkına girer" diyor Demir, "Kişinin yatak odasına girmediğine göre sorun olmaz. Kamusal kişiliği olan bir şahsiyetin kamusal alanda çekilmiş fotoğrafı. Bu açıdan bakıldığında mahremiyet veya kişilik hakkı ihlali söz konusu değil."
Royal için gene bir derece, evet Korsika kıyıları bildiğimiz kadarıyla Segolene Royal'in tapulu malı değil. Ama Tansu Çiller'in evinin havuzundan bahsediyoruz. Şimdi burası biraz netameli, kadının kendi evinin kendi havuzu, buna ne kadar kamusal alan muamelesi yapılabilir ki?
"Kişinin yatak odasına girmediğine göre sorun olmaz" kadar yuvarlak bir genelleme işimizi görüyor mu gerçekten? Buna göre balkondan, salondan geçtik, banyoda da mı sorun çıkmıyor?
Peşinen söyleyeyim, benim kafam hiç öyle bütün haberlerin kamu yararı gözetmesi ilkesine göre çalışmaz.
Sadece toplumu bilgilendirmek için, 'Bu haberin halka bir faydası olur mu?' sorusundan yola çıkıp haber yapılmadığını biliyoruz. Magazin şahane bir şey. Tatlı tatlı kaşıyor, gıdıklıyor, eğlendiriyor.
Ve de Lerzan Mutlu civarından uzaklaştıkça lezzetleniyor.
'Yakalanma' adı altında zaten kendisi poz verenlerden, eşi dostu fotoğrafçılara falanca yerde olduğu haberini uçuranlardan, 'basılmayı' talep eden, bazen sanki hak edenlerden uzağa gittikçe değerli oluyor. Aynı zamanda da düşündürücü. Sıkıştırıcı. Karın ağrıtıcı...
Farzedin ki sizsiniz bir yayının başı. Ve şöyle bombalar peş peşe geliyor önünüze:
Nimet Çubukçu: Yazlık evinin bahçesinde, üstünde bikini, altında pareo var, mütenasip duruyor.
Olcay Baykal: Bir tatil köyünde, mayosuyla torunuyla oynuyor, farkında olmadan askısı düşmüş, iyi görünmüyor.
Semra Sezer: Bir otelin havuz başında, sudan yeni çıkmış, çay içerken mayosunu kurutmaya çalışıyor.
Filiz Büyükanıt: Mavi yolculuk sırasında denizden merdivenle tekneye çıkmaya çalışıyor.
Hayrünnisa Gül: Evinin salonunda kadın arkadaşları arasında olduğu için başını açmış, cam açık, fönlü saçları uçuşuyor.
Buyurun kamusal alanlara, ilkelere, zaaflara...

Nur Çintay A.
15 temmuz 2007..
radikal

http://www.radikal.com.tr...6985&tarih=15/07/2007