bugün

her er bireyin hayalini süsleyen beceri.

naçizane kısaca yazayım:

bu akşam halı saha maçımızda orta sahada aldım hacı topu. elemanın birini geçtim, hafif bir dürttüm topu ileri doğru. içimden geldi bir şeyler "hadi lan hadi vur vur vur". şaşırdım böyle birden gaza gelmeme, normalde gayet sakin oynarım. doğru dürüst faul bile yapmam, yaparsam da hemen kaldırırım lugano gibi. neyse topa asıldım iman gücüyle. ama mikrosaniyeler içinde beynime fikirler düştü. "ya sabri gibi olursa" "ya korner direğinin vurursam yine" "ya beceremeyip tıngır tıngır topu yuvarlarsam"... çok şükür bunlardan hiçbiri olmadı. o top dümdüz gitti, doksan diye tabir ettiğimiz kısımdan içeri girdi. musa sow gibi secdeye kapanmak istedim, formamdaki sarı lacivert armayı öpmek ya da cristiano ronaldo gibi baldırımı göstereyim dedim. ama en güzeli de kenardan izleyen 30-35 kişilik bayanlı erkekli öğretmen arkadaşlarımızın aklışlaması, "helal lan zenci" nevinden kutlamaları oldu.

bu gece mutlu ölebilirim. ve futbolu zirvede bırakmayı düşünüyorum.
en güzeli denilen gibi zirvede bırakmaktır. ki bu bahsedilen olay s for sabri tarafından 2 yıl evvel halı saha maçında uzaktan attığı golden sonra sahadan çıkıp giderek yapılmıştır.
golden sonra böyle siklemez bir yüz ifadesi, soğukkanlı bir yüz ifadesiyle geriye doğru koşulur. halbu ki o an insanın içinde bi patlama, bi sessiz çığlık vardır ama artistik olsun diye belli etmez.*
(bkz: konuşur tecrübe)
halı sahada rövaşata gol atmanın gölgesinde kalabilecek bir eylemdir.
Halı sahada uzaktan gol atmak diye bir şey yoktur. Çünkü halı sahada uzaklık kavramı yoktur.
bir daha ki hafta, kadrodaki yerinizi garantileyecek çok güzel harekettir.