bugün

insanımızın kurduğu sofraların ve o sofralara oturttuğu vicdanının evrimi adeta.
müslümanın oruçla uyanması gereken sefalet kültürümüz.
kurt asil bir hayvanken, insanlığın en sefil sofrasına adının verilmesi, verilebilmesi ne kadar acı.
pahada ağır, vicdanda sefil sofralarımız birilerinin sefaletlerine karşı kuruluyor aylarca ve bir ay boyunca inananlar o sofraları terkedip, halil ibrahim sofralarında insanlıklarını hatırlamakla yüzyüze bırakılıyor.
ay bitiyor devran dönüyor adeta.
yeniden kurtlar sofrasına kuruluyor ruhsuz bedenler.
o sofranın varolması gerektiğini bile bile kurtlar sofrasına oturabilmemiz ne kadar acı değil mi?
ne kadar acı bizi varedenin hep birlikte varettiğini unutmamız.
inanmayan inançsızlığı ile sınanırken, inananın inancı ile sınanması ne kadar büyük ironi.
insanın insanla sınanması.
tokun açla sınanması.
zenginin fakirle sınanması.
inancın inançla sınanmasından daha büyük sınavları vardır insanlığın.
es geçtiğimiz, görmezden geldiğimiz, benim işim değil dediğimiz büyük sınavların boş salonlarda gerçekleşmesi.
girmediğimiz sınav bizim değil midir zannederiz.
o sınavdan sıfır aldığımızı nasıl farkedemiyoruz.
ibadetlerimizi içlerini dolduramadan ritüelleştirmemiz ne kadar acı değil mi?
müslümanın duyarsız olması mümkün müdür?
müslümanın açlığa, savaşa, cinayete, acziyete yenilmesi mümkün müdür?
sadece ben mi mesulum dediğimiz sürece mümkündür.
en derin uykumuzdan uyanmadığımız sürece mümkündür.