bugün

boktan bir durum.

bir keresinde bir bakkala girdim. adamlar beni ciddi ciddi geri zekâlı olduğuma ikna ettiler. bakkaldakilerle o kadar çok konuştuk ki... nereden girdiysek din, siyaset konuşmadığımız konu kalmadı. yalnız benim entelektüel birikimim cidden acınacak seviyedeydi. hayatımda gördüğüm en entelektüel bakkal burası olabilirdi gerçekten, bunu hiç beklemiyordum. aşırı ikna edici konuşuyordu hepsi. âdeta bir hukuk profesörü gibi diplomatik bir dille konuşuyorlardı. bir ara herifçioğlu o kadar karışık konuştu ki bi bok anlamadım. ben anlamadıkça beni ezdi de ezdi. "beyefendi anlatamıyorum galiba, şekillerle anlatayım isterseniz." falan dedi. adamın gözlerindeki sarsılmaz öz güveninden o kadar korktum ki bir an ben de geri zekâlı olduğuma inandım ve onun onayını almak için saçmaladım da saçmaladım. karşısında ıslak bir kedi gibi titredim. neredeyse bakkalda köşeye çömelip başımı iki elimin arasına alıp "ben geri zekâlı değilim:(( ben geri zekâlı değilim:((" diye tekrar edecektim. o an artık tek amacım muhtaç olduğum saygıyı kazanmak ve bir geri zekâlı olmadığımı ispat etmekti. aklıma ne gelirse söylüyordum. bildiğim her şeyi cümle içinde kullanmaya çalışıyordum. yusuf kaplan gibi gerekli gereksiz her cümlede ontolojik, epistemolojik, batı, avrupa, islam, medeniyet, tasavvur, seküler, pagan, hristiyanlık, laik, greko, latin, doğu, kapitalizm, zihin, post modernizm, protestanlık, sömürge gibi kelimeleri kullanıyordum. adam bu alakasız cümlelerimden sonra ümitsizce derin bir nefes aldı ve sesli biçimde verdi.
bir ara kendimi hunharca kıvanç överken buldum. konuyu ne ara buraya getirmiştim akıl alır gibi değildi ama "hunharca kıvanç övmek isteği" diye bi şey var arkadaşlar. "ama kıvanç kendini çok iyi yetiştirdi. helal olsun." falan dedim. herkes bi kafasını salladı, böyle "evet evet" falan dedi, onayladı.
oh be saçma da olsa bi konuda onaylanmıştım. sonuçta bu da bi şeydi. kıvanç övmek evrensel bir şey arkadaşlar, sıkıştığınız zaman yapın bunu, yüzde yüz çalışıyor.