bugün

feci şekilde can sıkan hesaplaşmadır.

kendinle kavga edersin, o ya da bu şekilde kendini yenmek istersin, ama kendin senden daha kuvvetlidir. ironinin allahını yaşarsın, kendimi nasıl yenemem dersin. kafanda binlerce senaryo, binlerce kötü son, az da olsa alternatif çıkış yolları gelir.

bazen çıkış yolu bulamazsın, sabah ola hayrola dersin, bazen ufak bir umut yeşerir, gerçekleşmesi için elinden geleni yapacağına söz verirsin, ama kendine. sahi ya, o seni yenmişti değil mi...

uyuyamazsın, açarsın bir müzik, ne dinlersen dinle seni damarından vurur, içindeki ağlayan çocuğu ortaya çıkartır, seni dibe vurur, hakettin bunu der, burnunu sürtene kadar ensendeyim der.

ama akla hep şu getirilmelidir, babam öyle der hep;

bu yol hep yokuş olacak değil ya oğlum, bunun bir de inişi var, dayan.

edit: * * *
gece midir insanı hüzünlendiren, insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen.
yastığa başımızı koyduğumuzda o dönen tilkiler olmadığı vakit işte o zaman gerçekten boş bir yaşam sürdürdüğümüzün işaretçisidir.

aynı zamanda (bkz: yalnızlık)