bugün

Yaşadığım durumdur.

Tımarhaneye düşmeden 10 gün önce homeros'tan spinoza'ya, panteizm teizm'e, Stephen hawking'den tesla'ya, darwin'den einstein'a, platon'un devlet'inden, sun-tzu'nin savaş sanatına, Celal Şengör'den, ilber hoca'ya, Halil inalcık'tan murat bardakçı'ya, varoluşçuluktan sartre'a, kafka'dan, dostoyevski'ye, gogol'den tolstoy'a, oğuz Atay'dan Orhan pamuk'a, kadar birçok yazarı ve filozof'u okudum, birçok konuyu ve birçok bilim insanının teorilerini araştırdım, birçok tarihçiyi dinledim.

Beynime kısa sürede bu kadar yüklenince kendimi tımarhanede buldum. Artık daha yavaş gideceğim.

Şarap eşliğinde bunları okuyup araştırmak çok keyifliydi ama hepsi kafamda kentsel dönüşümler yarattı.

Benim kadar inançlı biri Deist oldu çıktı sonunda. Hastaneden çıkınca yeniden Müslüman oldum.
islam dünyasında “felsefe” kavramı, hikmet çatısı altında geniş bir dairede anlam kazanırken ilerleyen dönemlerde Batı dünyasında ise tam tersi bir durum göze çarpar. Kavram anlam daralması yaşar ve akıl dairesinde gerçekleşen zihni bir teşebbüsü ifade eder. Sonuçta Hikmet Doğu’da kalır, Felsefe de Batı’da kalır. Hikmet kavramı Doğu düşüncesini, geleneği ifade ederken felsefe kavramı ise Batı düşüncesini, modernliği ifade eder hale gelir ve felsefe hakikatin yolunu şaşırır. Kaynak: Risale-i Nur’da felsefe kavramı - Serdar BiLGiN