bugün

bir tartışma var, diyelim. adamın biri çıkıp diyor, "dün karımla seviştik, kendimi baba hissettim." bir başkası öte yandan atılıyor. "sen ne gonuşuyon! ben karımı hamile bıraktım!" bir başkası alçak alçak gülerek mevzua yaklaşıyor, "benim karım önceki gün doğum yaptı," diye. o da bir şey mi diyor öteki "benim iki çocuğum var! gerçi biri karımın önceki kocasından ama olsun! ben daha babayım!" öte yandan sona kalmış olmanın verdiği güvenle ortamın en yaşlı bireyi konuyu kapatıyor: "benim iki oğlum var ve ikisini de kendim yaptım - sadece kendim! en baba benim." alkışlar kopuyor, hezeyan hezeyan, bu cümle tartışmaya nokta koyuyor, ama aynı zamanda ben de düşüncelere dalıyorum! "ne zaman asrî medeniyetlerin seviyesine çıkacağız? ne zaman en baba olanlar en az üç çocuk yapmış olanlar olacak? babalık böyle çoluk çocuğa kalacak müessese mi?" diye kederleniyorum, ve bir rakı şişesi daha deviriyorum! muhallebi çocukları üstüme yürüyorlar, "ulan!" diyorlar, o elimizdeki son rakıydı, onu da mı döktün şerefsiz!" hiç umursamıyorum bile.