bugün

sanki avrupa'da doğup büyümüş de kahve kültürü edinmiş, biraz da çakma bağımlılıktan kelli elindeki kahve dolu kupayı bırakamayan yavşaktır. Yaşam alanı, yalaklığın on numara sergilendiği, arsızlığın en koyu tonuna boyanmış ofislerdir.

-kahve içmeden kendime gelemiyorum, şekerim- diyerek de snobluk ve sığırlık arasındaki çizginin üstüne küt diye oturmuştur.

tamam çay içmek zorunda değilsin de, paraguay'dan mı geldin mübarek, bu ne kahve azmi? günde 10 bardak çay yanında bir paket sigara içen, sararmış bıyıklı memurlar siksin seni**.