bugün
- gideon reid morgan jj47
- insan olmaya ceyrek kala8
- hasan can kaya13
- erkeklerin hiç iltifat almaması9
- anın görüntüsü22
- herkes fakirse neden avmler dolu9
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama9
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği12
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı14
- yazarlardan akıl almak24
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz16
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması9
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi20
- arap milliyetçiliği24
- yetkili yapsanız da yeter11
- özgür özel8
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
- özge özacar'ın memeleri11
- zall'ın yapacağı sözlüğe sokayım sorunsalı10
- tüm sözlük kölemdir25
- memati192324
- manyak olmaya karar verdim12
- erkeklerin çoğunun yalnız olması13
- aydinoglu bombala27
- magnum un 2 tl olduğu yıllar9
- neden fenerbahçeliyim11
- bamya seven insan20
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç14
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası14
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı12
- siradansiradisibiri12
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler10
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler17
- travesti ile evlenmenin avantajları10
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım14
- jose mourinho39
- artık kadınlardan uzak duruyorum11
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması35
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
Ana yazıma geçmeden Öncelikle bahsetmek isterim ki, bir iki gün önce bir tarih dergisinde Gönül Tekin'in elli yılı aşkındır yazmakta olduğu edebi ve mitolojik makalelerinden bahseden bir yazıya denk geldim.
Yazıda Tekin'in tüm edebiyat ve mitolojik araştırmalardan oluşan eserlerinin Hayat Ağacı adında bir kitapta toplandığı belirtiliyordu.
Evet kitabın ismi Tekin'in eserlerinde sıkça kullandığı bir imgeymiş ve derleyen şahıslar kitap ismini bulmak için fazla uğraşmamış anlaşılan.
Yazının devamında yazarla olan röportajdan birkaç kesit sunulmuştu ve yazar bu konularda oldukça birikimli ve kültürel anlamda olgun görünüyordu.
Anlaşıldığı üzere neredeyse hayatının büyük bir kısmını mitolojik araştırmalara adamıştı.
Bereket tanrıçasından giriyor musanın asasından çıkıyor bitki tanrısına, su tanrısına değiniyordu.
Tekin'in araştırmalarına göre antik muhtelif topluluklar genelde tarım ve hayvancılıkla uğraştığından su ve bitkiler onlar için kutsalmış. Gerçi bunu neredeyse 21. YY'da aktüel bir tarih birikimine
sahip çoğu insan bilir artık.
Şimdi yazıma geçmeden belirtmek zorundayım: sayın tekin'in araştırmalarına hürmet gösteriyor büyük bir saygı duyuyorum.
Fakat aslında bu mitolojik anlayışlara inanma anlamında, teyit anlamında sanırım bir edebiyatçı olarak aynı hassasiyetle yaklaşmıyor yaklaşamıyorum.
Öncelikle çağımızda hala mitler ve dinler arasındaki ayrım farkedilmiyor. Oysa örnek verecek olursak: Türklerin hem mitolojisi vardır hem de din anlayışları.. bunlar anlayacağınız ayrı şeylerdir. Fakat tarihte eskiye gidildikçe bunlar bazı noktalarda çokça kesişiyor iç içe geçiyor ve karmaşık bir hal alıyor.
Bu sebepten ötürü de insanları suçlayamayız tabi çünkü aslında bu kadar eski tarihler çok aydınlık bilgiler sunmuyor bize. Ama tabiki sadece tarihle yetinmezsek... bunun yanında insan psikolojisi, toplum psikolojisi, edebiyat alanında da araştırmalar kesinlikle sentez edilmelidir.
Olaya bu alanlar dahilinde yaklaşacak olursak şöyle açıklanabilir: antik çağ medeniyetlerinde hatta onlardan da öncesinde de pre-historik tarihlerde yaşamış insanlar, topluluklar tıpkı bizim gibi içsel ve güdüsel bir şekilde sanata ihtiyaç duydular ve bunların bir şekilde dışavurumu gerçekleşti.
Önce doğa tarafından uyarıldılar düşünsel anlamda becerilerini, tecrübelerini geliştirdikten sonra yani anlayacağınız az çok medenileşme sürecini tamamlayabildikten sonra tekrar doğaya yöneldiler ve ona çeşitli anlamlar yüklediler, imgesel değerler kurdular, sanat ihtiyaçlarını bu ve benzeri şekillerde karşılamış oldular.
Aslında bu onlar için dini bir nitelik taşımıyordu sadece bir tür avunaktı bir estetik kaygısıydı bir imgeden öte değildi aslında bunlar gerçek tanrının yansımalarıydı.*
Yunan medeniyetlerinde temmuz yağmur tanrısı ilan edildi çünkü su getiriyordu bereket getiriyordu ölen ekinleri canlandırıyordu kendileri ve hayvanları bu sayede yaşayabiliyordu.
bir de onun bir babası olmalıydı daha güçlü daha bilge bunu da yeraltı sularının tanrısı enkiye lutfettiler. iki tanrı arasında bir otorite bile mevcuttu artık.
Öyleki asıl büyük katkı onundu ve onu ağaçlara bakarak anacaklardı hep.
Onlar bu şekilde aslında edebi bir hassasiyetle hayatlarını sürdürüp dünyayı anlamlandırdılar sonra bu sayede sanatsal anlamda tatmin oldular.
Biz ise bugün binlerce onbinlerce yüzyıl ötesindeki bu yönelimlere yöneldik, bu anlamlandırmaları anlamdırdık olanı açıklama çabasıyla olanın üstüne bir de kendimizden kattık söz meclisten dışarı fakat bugün mitoloji araştırmaları yapan araştırmacıların yaptığı bunların ötesine gidemedi. Bir şeyleri hep özünden koparak aramaya çalıştık özünü göremeden, benimsemeden bulmayı hedefledik.
*islam dünyasında müslümanlarda da buna benzer bir anlayış mevcuttur ama onlar bunu çok sapmadan tefekkür mantığıyla özetlemişlerdir.
Yazıda Tekin'in tüm edebiyat ve mitolojik araştırmalardan oluşan eserlerinin Hayat Ağacı adında bir kitapta toplandığı belirtiliyordu.
Evet kitabın ismi Tekin'in eserlerinde sıkça kullandığı bir imgeymiş ve derleyen şahıslar kitap ismini bulmak için fazla uğraşmamış anlaşılan.
Yazının devamında yazarla olan röportajdan birkaç kesit sunulmuştu ve yazar bu konularda oldukça birikimli ve kültürel anlamda olgun görünüyordu.
Anlaşıldığı üzere neredeyse hayatının büyük bir kısmını mitolojik araştırmalara adamıştı.
Bereket tanrıçasından giriyor musanın asasından çıkıyor bitki tanrısına, su tanrısına değiniyordu.
Tekin'in araştırmalarına göre antik muhtelif topluluklar genelde tarım ve hayvancılıkla uğraştığından su ve bitkiler onlar için kutsalmış. Gerçi bunu neredeyse 21. YY'da aktüel bir tarih birikimine
sahip çoğu insan bilir artık.
Şimdi yazıma geçmeden belirtmek zorundayım: sayın tekin'in araştırmalarına hürmet gösteriyor büyük bir saygı duyuyorum.
Fakat aslında bu mitolojik anlayışlara inanma anlamında, teyit anlamında sanırım bir edebiyatçı olarak aynı hassasiyetle yaklaşmıyor yaklaşamıyorum.
Öncelikle çağımızda hala mitler ve dinler arasındaki ayrım farkedilmiyor. Oysa örnek verecek olursak: Türklerin hem mitolojisi vardır hem de din anlayışları.. bunlar anlayacağınız ayrı şeylerdir. Fakat tarihte eskiye gidildikçe bunlar bazı noktalarda çokça kesişiyor iç içe geçiyor ve karmaşık bir hal alıyor.
Bu sebepten ötürü de insanları suçlayamayız tabi çünkü aslında bu kadar eski tarihler çok aydınlık bilgiler sunmuyor bize. Ama tabiki sadece tarihle yetinmezsek... bunun yanında insan psikolojisi, toplum psikolojisi, edebiyat alanında da araştırmalar kesinlikle sentez edilmelidir.
Olaya bu alanlar dahilinde yaklaşacak olursak şöyle açıklanabilir: antik çağ medeniyetlerinde hatta onlardan da öncesinde de pre-historik tarihlerde yaşamış insanlar, topluluklar tıpkı bizim gibi içsel ve güdüsel bir şekilde sanata ihtiyaç duydular ve bunların bir şekilde dışavurumu gerçekleşti.
Önce doğa tarafından uyarıldılar düşünsel anlamda becerilerini, tecrübelerini geliştirdikten sonra yani anlayacağınız az çok medenileşme sürecini tamamlayabildikten sonra tekrar doğaya yöneldiler ve ona çeşitli anlamlar yüklediler, imgesel değerler kurdular, sanat ihtiyaçlarını bu ve benzeri şekillerde karşılamış oldular.
Aslında bu onlar için dini bir nitelik taşımıyordu sadece bir tür avunaktı bir estetik kaygısıydı bir imgeden öte değildi aslında bunlar gerçek tanrının yansımalarıydı.*
Yunan medeniyetlerinde temmuz yağmur tanrısı ilan edildi çünkü su getiriyordu bereket getiriyordu ölen ekinleri canlandırıyordu kendileri ve hayvanları bu sayede yaşayabiliyordu.
bir de onun bir babası olmalıydı daha güçlü daha bilge bunu da yeraltı sularının tanrısı enkiye lutfettiler. iki tanrı arasında bir otorite bile mevcuttu artık.
Öyleki asıl büyük katkı onundu ve onu ağaçlara bakarak anacaklardı hep.
Onlar bu şekilde aslında edebi bir hassasiyetle hayatlarını sürdürüp dünyayı anlamlandırdılar sonra bu sayede sanatsal anlamda tatmin oldular.
Biz ise bugün binlerce onbinlerce yüzyıl ötesindeki bu yönelimlere yöneldik, bu anlamlandırmaları anlamdırdık olanı açıklama çabasıyla olanın üstüne bir de kendimizden kattık söz meclisten dışarı fakat bugün mitoloji araştırmaları yapan araştırmacıların yaptığı bunların ötesine gidemedi. Bir şeyleri hep özünden koparak aramaya çalıştık özünü göremeden, benimsemeden bulmayı hedefledik.
*islam dünyasında müslümanlarda da buna benzer bir anlayış mevcuttur ama onlar bunu çok sapmadan tefekkür mantığıyla özetlemişlerdir.
edebiyat ve mitoloji birbirleriyle ilişkili iki bilim dalıdır. mitolojik destanları anlatırken edebiyat, ingiliz filolojisi bölümü edebiyat eleştirisi tarihi ve antik drama derslerinde ise mitoloji bilimine başvurulur. bir filolog-to-be olarak mitolojisiz edebiyat olmaz kanaatindeyim.
''mit insanın hayallerinin estetik varoluşunu şekillendiren aktaran edebiyattır.''
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar