bugün
- halkımızın asıl sorunu yeterince sikişmemesidir17
- bı erkeğin sevdiğini anlamanın yolları14
- atatürk kafir cumhuriyetini ilan etti12
- islamı tartışamamak21
- gideon reid morgan jj13
- köpeğin su içtiği kabı tekmeleyene çift dalmak11
- herkesin bir anüsü olduğu gerçeği10
- çıkma teklifi etmek9
- 18 haziran 2024 türkiye gürcistan maçı37
- dünya kadar malın olacağına8
- bik bik'in kurban etlerini buzdolabında saklaması11
- evin büyük çocuğu olmak8
- michy batshuayi22
- true bir martı olsa olacaklar11
- diamond tema hakkında soruşturma açılması8
- kıbrıs ismailağa cemaati sayesinde alındı13
- cehaletle mücadele etmek16
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması15
- antalya daki engelli çocuğa toplu tecavüz18
- dekolte memeye bakan kişinin aklından geçen15
- anın görüntüsü22
- manyak olmaya karar verdim17
- ne zaman evleneceksin diye soran akraba13
- salda gölü'nün son hali13
- sağlığı etkileyen en temel faktör12
- izmirli sude vs karslı rojda10
- sözlükteki en iyi 15 yazar9
- 10 ayda evlenen insanlar8
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var15
- arda güler14
- nervionun kedisi9
- erkeklerde meme ne işe yarıyor sorunsalı10
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı17
- ups boobs beni favladı'ne yapmalıyım17
- türkiyeyi mülteci kampına dönüştüren abd17
- geniş kalçalı kadın ahlaklıdır25
- karizma10
- sözlükteki elit yazarlar20
- türk mü türkiyeli mi sorunsalı9
- okula gitmeden yüzlük karne alan afgan ve suriler18
- evlenmeyenlerin seks yapmadan ölüp gitmesi12
- rus sovyet düşmanı amerikancı kemalistler11
- kocam boşalacağı esnada geliyorum bacanak dedi16
- diamond tema28
- kimsenin saraca'nın doğum gününü kutlamaması21
- kabataş yalanı9
- içsel yolculuk enerji frekans 69 bin lira19
- vladimir putin11
- diamond tema için yakalama kararı17
- ben bu yazıyı sana yazdım9
NASIL oldu bilemiyorum.
Zaten neyin nasıl olduğunu bildiğim zaman mutlu olamadım.
Falih Bey:
- Haklı çıkmaktan usandım, derdi.
Ne dediğini sezerdim.
Şimdi anlıyorum.
***
Nasıl oldu bilemiyorum.
1950'ye döndüm.
Ben eskiye dönecek adam değilim ama, birden canım o yılları özledi.
Acılı, öfkeli, dostlu, umutlu ve köküne kadar umutsuz bir yaşam parçası.
Şiirler yazardık.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Şimdiye dek hiç olmamıştı.
O yıllarda yazdığım bir kötü şiir takıldı dudaklarıma.
Bu dudak takıntısını özür dileyerek sizinle paylaşmak istiyorum.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Ne elinde bir tahta parçası,
Ne sırtında cankurtaran
Rotası değişiyor dört direkli
Gemilerin
Korkularından.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de,
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus.
***
Bu kötü şiirden kurtulamayınca, gerçekten denizlere doğru gitmek istedim.
Türkiye bir yarımadadır. Denizler de bizimdir.
Tekne gerçekten çok küçüktü.
Denizler büyümeye başladı.
Dalgalar hırçınlaşıyordu.
Denizden anlayan genç bir arkadaş dümendeydi.
Gideceğim yeri de denizden tam kestiremiyordum.
Kıyılara yüz metre kala benzin bitti.
Yedek benzin vardı.
Huni yoktu.
Dört metrelik kıçtan takma motorlu teknelerde, benzin bitince huni yoksa, yedek benzini kullanmak için belaya kalırsın...
Rüzgâr...
Sallanan ceviz kabuğu...
Bir azıp, bir yumuşayan çırpıntı ve sakıncalı dalgalar.
Huni olmadığı için, her tarafa dökülen ve benzin tankına çok az dökülen yedek benzin...
Hiçbir şey umurumun teki değildi.
Denizlerden korkacak halim yoktu.
Aslında gidecek pek bir yeri olmayan, öfkeli, bıkkın, tatsız-tuzsuz bir adamın, gidecek yer aramadan, gitmesi gibi gitmek istiyordum denizlerde.
Çocukluğumda da Pendik banliyösünün lokomotifi önünden, kıl payıyla geçmek oyunlarım vardı.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Gibi mi?
Öyle değilse bile hep öyle, her zaman öyle.
Tanımadığım bir evin rıhtımına çıkmak zorunda kaldım.
Özür diledim.
Sonra, eski dostlarımla buluştum.
Eski, çok eski.
Onlar bana eski tangolar çaldılar.
Ben onlara başka şiirler okudum. Kendi kötü şiirimi okumadım.
Denizler...
Güzel bir adresti denizler.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Ortasında kalmış denizlerin.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de.
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus...
***
O tarihlerde takvim çok taze bir takvimdi...
Çok akıllı değildik.
Hiçbir zaman da galiba düşünmedik akıllanmayı.
Öyle işte...
Çok eski dostlarım, çok eski tangolar çaldı...
çetin altan
Zaten neyin nasıl olduğunu bildiğim zaman mutlu olamadım.
Falih Bey:
- Haklı çıkmaktan usandım, derdi.
Ne dediğini sezerdim.
Şimdi anlıyorum.
***
Nasıl oldu bilemiyorum.
1950'ye döndüm.
Ben eskiye dönecek adam değilim ama, birden canım o yılları özledi.
Acılı, öfkeli, dostlu, umutlu ve köküne kadar umutsuz bir yaşam parçası.
Şiirler yazardık.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Şimdiye dek hiç olmamıştı.
O yıllarda yazdığım bir kötü şiir takıldı dudaklarıma.
Bu dudak takıntısını özür dileyerek sizinle paylaşmak istiyorum.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Ne elinde bir tahta parçası,
Ne sırtında cankurtaran
Rotası değişiyor dört direkli
Gemilerin
Korkularından.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de,
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus.
***
Bu kötü şiirden kurtulamayınca, gerçekten denizlere doğru gitmek istedim.
Türkiye bir yarımadadır. Denizler de bizimdir.
Tekne gerçekten çok küçüktü.
Denizler büyümeye başladı.
Dalgalar hırçınlaşıyordu.
Denizden anlayan genç bir arkadaş dümendeydi.
Gideceğim yeri de denizden tam kestiremiyordum.
Kıyılara yüz metre kala benzin bitti.
Yedek benzin vardı.
Huni yoktu.
Dört metrelik kıçtan takma motorlu teknelerde, benzin bitince huni yoksa, yedek benzini kullanmak için belaya kalırsın...
Rüzgâr...
Sallanan ceviz kabuğu...
Bir azıp, bir yumuşayan çırpıntı ve sakıncalı dalgalar.
Huni olmadığı için, her tarafa dökülen ve benzin tankına çok az dökülen yedek benzin...
Hiçbir şey umurumun teki değildi.
Denizlerden korkacak halim yoktu.
Aslında gidecek pek bir yeri olmayan, öfkeli, bıkkın, tatsız-tuzsuz bir adamın, gidecek yer aramadan, gitmesi gibi gitmek istiyordum denizlerde.
Çocukluğumda da Pendik banliyösünün lokomotifi önünden, kıl payıyla geçmek oyunlarım vardı.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Gibi mi?
Öyle değilse bile hep öyle, her zaman öyle.
Tanımadığım bir evin rıhtımına çıkmak zorunda kaldım.
Özür diledim.
Sonra, eski dostlarımla buluştum.
Eski, çok eski.
Onlar bana eski tangolar çaldılar.
Ben onlara başka şiirler okudum. Kendi kötü şiirimi okumadım.
Denizler...
Güzel bir adresti denizler.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Ortasında kalmış denizlerin.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de.
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus...
***
O tarihlerde takvim çok taze bir takvimdi...
Çok akıllı değildik.
Hiçbir zaman da galiba düşünmedik akıllanmayı.
Öyle işte...
Çok eski dostlarım, çok eski tangolar çaldı...
çetin altan
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar