bugün

işte kum işte vücudum
işte mermer ve ırmak
Sayıların çınladığı masanın üstünde
Ay yüzlü şarap bardağı
Ve içinize işleyen kristalin sesi

Toprak kötü uykuyla dolu
Siyah gülüşün alevi altında ezilmiş zeytin ağacı
Oraya deniz alayını saçar
Daima müzaffer oduğunu bildiğinden

Artık kalmadı gökte kara damarlar
Ve macera yaprakları
Dallanmış flüt üstünde
Sevgililerin kucaklaşmaları
Neşeli oyunların arasından
Zalim gururları zehirlenmeye gidecek

Fakat çürüdü hayal
Başkalarının kanına girdi yerleşti
Barikatlar tüfekler
Ve Avrupa kayalıkları
Parçaladılar rüyayı
Ayrık pençeler

işte son usare
Yanan ince köklerden
Ateşli parmak uçlarına dek
Gösterir insanlara bu aydınlığı
Çocuğun çığlık hülyası kurduğu
Ufka kadar toprak toprak

Maj kralları yeni doğumlara koşmada
Dağa çıkmış dedi ki
Ateşleri çoktan yanmış onların
Karanlığın görünen kalbinde
Yanıklaştı davet
Şehirlerin yanağına kan çıkıyor

Bir adam şarkı söylüyor sokakta
Işıklara bezenmiş gözyaşları
Savrulan rüzgarlarla
Körlerin maskesi altından

TRISTAN TZARA