bugün

gözüme çokca carpardır omuz silker geçerdim, sonra omuz silkme safhasından miğde bulanması safhasına transfer oldum en nihayetinde ise miğdem yamulacağına sarf edeyimde dışarı sarf edeyim de rahatlayayım oldum.

ölüm fena birşeydir. hele ölen kişi olununca. bu pozisyonun hasb-ı alini merak edenler bir zahmet şunu okusunlar; bir ölünün defteri.

ölüm fena birşeydir hele ölen kişi olunanca demiştik ama hayatımızda bir kez öleceğimiz için bu tecrübeyi geri dönüp söyle böyle oldu diyerek gelecek nesillere aktarma sans yüzdemiz çok az. velev ki vampir, hortlak, zombi ve seda sayan değilsek bu imkansızdır. ne demiş yahya kemal beyatlı;

bir çok giden memnun ki yerinden dönen yok son seferinden.

gerçi ilham irem gemiler geriye demektedir ama bu boş bir teselliden başka birşey değildir aynı istanbul'un taşra yağmasına uğramasının biteceği umudu gibi.

evet mevzumuz taziye mesajları idi. allah rahmet eylesin, götü sakız çiğnesin gibi kelamları görmekten işte yeri dolduramaz büyük kayıp gibi artık en hafif deyimle basma kalıp deyimleri görmek cok fena oluyor.

bence bir kişi eğer ölenin birinci dereceden yakını değilse yahut ölenin uzun müddet dostluğu yoksa hatta yakını bile değilse bu kelimeleri kullanmasında art niyet ararım.

çünkü cenazelerin arkasından en çok ağlayanlar meftanın yaşamı boyunca en cok canına ot tıkamış insanlardır ve bu suretle istisnalar hariç cenaze törenleri günah cıkartma törenleridir.

elbette dini örfü gelenekler olarak cenaze törenlerinin olmasına karşı değilim ama bakalım mefta bu törenin olmasını istiyor muydu? aziz nesin örneğinde olduğu gibi cenaze töreni ve mezar istemeyenler insanlar var ama mefta naciz bedeninin nasıl defin edileceğine karar veremiyor adet böyleymiş diyerekten akrabaları tarafından yaşadığı ülkenin geleneklerine göre defin ediliyor.

şimdi bazı arkadaşalar bana diyecektir mutlaka; 'din düşmanlığı mı yapıyorsun' diye. muhtemelen bu arkadaşlar ayetlerle gelecektir bana. yahut kafalarından bu sual gececektir. ben onlara soruya soru sormak usulu cevap vereyim, 'siz müslüman olduğunuz halde hristiyan usulleriyle defin edilmek ister misiniz?' şüphesiz istemezsiniz.

bu açıklamayı yaptıktan sonra devam edeyim. ruh uçar beden yerinde kalır. beden bir et yığınından başka birşey olmaz. gören gözler görmez olur, duyan kulaklar duymaz olur.

değil sink vızıltısı allah rahmet eylesinler atom bombası bile atılsa mefta duymaz istese de duyamaz zaten.

peki neden kuru kuru taziye edilir. bence maksat dostlar alışverişte görsündür. hiç olmazsa yürek ferahlatma seansıdır o da olmazsa reklamdır bazı bazı iki yüzlülüktür.

madem kişiyi o kadar seviyordun o kadar değerliydi o kişi gümbürdedikten sonra mı aklın başına geldi? yaşarken aklın nerdeydi?

geç gelen aklın kime ne faydası var?

taziye mesajı edenden başka?

süphesiz meftaya zırnık faydası yoktur.

peki olması gereken nedir? bence herkes kendi itikatına göre birşeyler yapabilir, şova göre yok. ülkemizin nüfusu nerden çıktığı belli olmayan istatiktiğe göre müslümandır. bu duruma göre fatiha okunur yahut ilgili sureler okunur meftanın ruhuna gönderme yapılır. fazlası lüzümsuzdur gereksizdir traştır, malum fazla traş cildi bozar.

entryimi mary frye'in bir şiiri ile bitiriyorum;

dikilip ağlama mezarımda benim
ben orda değilim; ben uyumam.
binlerce rüzgârım esmekte olan,
elmasım ben karda parıldayan.
güneşim ben tahılın üstünde, olgunlaşan.
hafif yağmuruyum sonbaharın.
sessizliğinde uyandığın zaman sabahın
hızla yukarı kaldıran acelesiyim
çemberli uçuş içindeki sessiz kuşların.
yumuşak yıldızlarım ben parlayan geceleyin.
dikilip ağlama mezarımda benim,
ben orda değilim; ben ölmedim.