bugün

ilkokul öğretmenim Semra hanım... Kolay kolay her şeyi beğenmezdi ve ağzından aferini duymak, hayattaki en zor şeylerden biriydi...
Kısacası yedi yaşında olmak, gerçekten çok zordu.

ilk okumayı öğrenenlere aferin diyor, bizim gibi mallara, pardon yavaş öğrenenlere de daha çok okumalısın cümlesini sarfediyordu.
Hafta sonu geldi, hepimize hikayeler dağıttı, benim hikayem de çirkin ördek yavrusu idi...Hikayeyi evde okuyacak, pazartesi günü de okulda okuyacaktık.

Hafta sonu olmuştu, okul yoktu, babamın getirdiği çikolatalar, pazar gecesi sineması derken, pazartesiye 1 kalmıştı. Ve ben hikayeyi hiç okumamıştım...
Anneme gittim,
-anne uyumadan bana bir hikaye anlatır mısın?
-hangisi?
-Çirkin ördek yavrusu.

O gece pazar gecesi sinemasını bile izleyememiştim, öğretmenim kesinlikle bu fedakarlığımı görmeliydi. Anneme anlattırdım hikayeyi, ertesi gün keyifle gittim okula. Açtım kitabı önüme, öğretmen girdi sınıfa.
-Kim hikayesinden okuyacak?
Utanmadan bir de parmak kaldırdım, başladım okuyormuş gibi yapıp, annemin anlattıklarını söylemeye, öğretmenim durdu, dinledi.

Ben de hikayeyi bitirdim.

Semra öğretmenin tuhaf bir gülümsemesi vardı;

-Çok güzel okudun, aferin eksi, arada sayfayı da çevirseydin iyi olacaktı.

O zaman ne demek istediğini anlamamış, kasıla kasıla gezmiştim sınıfta. Yıllar sonra hatırlayınca, düştü jeton.

Bir aferin bana ne numaralar yaptırmıştı. Yine de kafam basıyormuş.
Aferin lan bana!
çok pis gaza getirir.