bugün

ne yazık ki çevremizdeki insanların çok büyük bir bölümü bu sapkın inanıştadır. bu zavallı insanlara göre islam, ihtiyar insanların, orta yaşlı kişilerin, arasıra evlere gelip mevlüt okuyan hocaların ya da cuma günleri Yasin-i şerif okuyan ninelerin dinidir.

Bu anlayışın bir sonucu olarak, dinin; insanların ölüme yaklaştıkları dönemde ya da üzüntü ve sıkıntı anlarında ihtiyaç duydukları bir rahatlama, huzur ve teselli vasıtası olduğu düşünülür.

Bu çarpık mantığa göre daha genç yaşta, yani tam dünyanın nimetlerinden faydalanılacağı bir dönemde, dini yaşamaya başlamak, ölmeden önce mezara girmek anlamına gelir.

Eğer kişi tüm bunlara rağmen dine olan inancını ve saygısını koruyabilmişse, yapacağı en iyi niyetli hareket, onu ilerdeki yaşamına ertelemek olur.

bu çarpık düşüncelerin nedeni dini amcadan, dededen öğrenmiş olmaktır. Oysa Kuran'da anlatılan gerçek islam sadece yaşlandıktan sonra yaşanacak bir din değildir; tam aksine, insanı iyiyle kötüyü ayırt etmeye başladığı yaştan itibaren sorumlu tutar. ne zaman öleceğini bilmeyen insan erteler erteler, bir bakar ki ölüm melekleriyle karşılaşmış. ondan sonra geri dönüş yoktur. artık iş işte geçmiştir. Allah şöyle bildirir:

Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah'ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır. (Lokman Suresi, 34)