bugün

kadir topbaş'a yazılmış sitemkar ya da sevgi dolu sözcüklerden oluşan yazılardır.

sayın topbaş,
istanbulla ilgili bazı projleriniz gerçekten çok güzel, teşekkür ederiz. lakin şu da var ki minibüslerle ilgili geçenlerde bir haber izledim. artık ayakta yolcu olmayacak, ayakta yolcu alanlar cezalandırılacak demişsiniz. siz minibüs sefer sayılarını artırmadan nasıl böyle bir karar almaya kara verdiniz? hadi onu da geçtim bunu uygulayan bir tane minibüsle bu güne kadar karşılaşmadım.

otobüsler için de aynı şey geçerli. ilk duraktan bütün yolcuları bindiriyorlar. sonraki duraklarda kapıları açmıyor bile otobüs şoförleri. bu bekleyen insanlar ne yapacak kimin umrunda?! insanlar özel araçlarını kullanmasınlar, toplu taşıma aracı kullansınlar, trafik azalsın diyorsunuz. sefer sayıları artırılmadan nasıl böyle bir söylemde bulunabiliyorsunuz? sonuçta öğrenci hali ve hergün taksiye binecek kadar parası olmuyor insanın. eve yürümek zorunda kalıyorum ben. saat 18:00 sonrası hava karardığı için tek başıma da korkuyorum haliyle. insanların abazanca bakışları ile yürüyorum. onları da sindiriyorum. bazı yollar ıssız oluyor korkumu dindirmek için son ses müzik açıp içimden eşlik ediyorum. en hızlı halimle yürüyorum o yolu. eve geldiğimde ne ders çalışmaya halim kalıyor ne de başka bir şey. böyle mi kazanacağım ben üniversiteyi? böyle mi topluma yararım dokunacak benim?

daha fazla proje istemiyoruz biz. sadece ufak çaplı sorunlarımıza gerçekçi çözümler. eğer istanbul belediye başkanı görevindeyseniz halkın sorunlarına çare bulmak da en tabii vazifeniz. eğer çözüm bulamıyorum ben diyorsanız başkalarına şans veriniz, insanları mağdur durumda bırakmayınız.
kadirciğim,

sana sarı laleler aldım çiçek pazarından. bilirim, laleleri çok seversin. sayende bizler de pek bi' sever olduk. sağol, varol.
öpüyorum.
otoban kenarlarındaki çiçeklere yatırım yapmaktan, içlerini yaşam haline getirmiş çingeneleri hiç farkedemiyorsun.(bkz cevizlibağ)