bugün

bir charles bukowski şiiiridir.

babamın büyük gönül macerası

bir gün
ilkokuldan eve döndüm,
annem oturmuş
ağlıyordu,
koca burunlu bir kadın vardı,
babam da evdeydi.
annem, ''yanıma gel,'' dedi,
yanına gittim,
''beni seviyor musun?'' diye sordu,
emin değildim ama,
''evet'' dedim.
sonra babm ban,
''defol git buradan,'' dedi
ve annem,
''hayır, henry, kal,'' dedi.
''öldüreceğim seni,'' dedim babama,
''tanrım,'' dedi koca burunlu kadın,
''ben çıkıyorum bu evden!''
''kimi seviyorsun?'' diye sordu annem babama.
babam ağlamaya başladı,
''ikinizi de seviyorum,''
dedi.
''öldüreceğim seni,''
dedim yine babama.

koca burunlu kadın çantasını kaptığı gibi
evden çıktı.
''edna! dur!'' diye bağırdı babam.
kadının peşinden koştu.
ben de babamın peşinden.
edna babamın arabasına bindi
motoru çalıştırıp arabayı
sürdü, anahtarlar
ondaydı, babam arabanın arkasından
koşup edna'nın çantasını kapmayı
başardı, ama edna durmadı.

eve döndüğümde
annem bana,
''onu sevdiğini söylüyor. burnunu
gördün mü, henry?'' diye sordu.
''evet, gördüm,'' dedim.
''lanet olsun,'' dedi babam, ''çocuğu çıkar burdan!''
''öldüreceğim seni!'' dedim ona.
üstüme yürüdü.
tokadı görmedim.
kulağım ve yanağım yanıyordu,
yerdeydim -
kafamın içinde
kırmızı bir ışık çaktı,
bir zil sesi duydum.
lesildi. kalktım ve
yumruklarımı sallayarak
saldırdım.
öldüremedim onu.

bir ay sonra
adamın teki kavgada
babamın kolunu kırınca
çok sevindim.