bugün

değişik bir hikayedir;

Arabaların vızır vızır geçtiği yol kenarında durduk, hedef mevkiiye gelmiştik. Klimanın soğuk havasını terk etmek zorunda kaldığım için sıkkın bir şekifle oflayıp dışarı çıktım. Hava aşırı derece sıcaktı, üstelik giydiğim uzun tesettür kıyafeti ayaklarıma dolanıyor ve polyester olduğu için terletiyordu.

Yüzümdeki aşırı makyajın akması telaşesiyle cadde kenarındaki apartmanın dar merdivenlerinden yukarı çıktım. Apartmanın önünde ve caddenin biraz yukarısında kalan küçük bahçeye girdim. Bahçede ayakları sakat uyduruk bir masa ve iki üç sandalye vardı. Sandalyelerden birine oturup bir sigara yaktım ve etrafa bakındım. Küççük bahçede envai çeşit saksı çiçekleri, güller, yeniyetme çam ağaçları, hatta iki üç mısır bile vardı. Bu zavallı keşmekeşliğin içinde sıkılmış olsam da yıldır yıldır esen rüzgar bana iyi gelmişti.

Tam da beklediğim gibi bahçenin sahibi hemen yanımda bitti ve beni dikkatle süzdü. Uzun boylu orta yaşlı bir adamdı, sokaklarda sık sık görülen cinsten. Sigaramı tuttuğum yüzüksüz elimi mahsus ona doğru göstererek “ bahçenize bir soluk almak için girdim, hemen gideceğim “ dedim ve sigaramı işveli bir şekilde yüzüne doğru üfledim. Bana ilk başta tepki göstermesi gerekiyordu, dikkatini çekmeliydim o yüzden tesettürlü giyinmiş ve aşırı boyanmıştım.

Bakışlarımı görünce hemen yüzü değişti, yumuşadı. Yoo, isterseniz akşama kadar oturabilirsiniz diyerek gülümsedi. Sonra karşımdaki sandalyeye oturarak “ bakın, biz chplilerin ağaçlar için neden bu kadar kavga ettiğini anlıyor musunuz, bu bahçeyi ben kendi ellerimle yaptım. Biz yeşili gerçekten seviyoruz “ diyerek gülümsedi. Belli ki benim de bir şeyler söylememi istiyordu, sigaramı tekrar yüzüne doğru üfleyerek, "size tamamen katılıyorum, ben de yeşili çok severim” diyerek onu onayladım.

sevinip Heyecanla mavi lens taktığım gözlerime baktı ve yerinden kalkarak tam tepemizdeki ağaçtan bir avuç vişne toplayarak masaya koydu. O arada kulaklığımdan gelen bizim birimin kahkahalarını duyarak “oha lan, vişne veriyor baksana, aşna fişne diyor bu lan” sözleriyle rahatsız oldum.

Her neyse adam vişneleri önüme yığıp tekrar yerine oturdu ve “ bunları kendim yetiştirdim, yiyin, isterseniz tekrar veririm dedi. Vişnelerden birini alıp yavaşça kırmızı dudaklarıma götürdüm , adamın gözleri açılmış haline bakarak ağır ağır yedim. “Çok naziksiniz gerçekten, ben sizlerin böyle iyi olduğunu bilmiyordum dedim. Adam sandalyede gururla dikelerek “ elbette öyleyiz, kardeşim direnişte polislere börek ikram etmişti" diye cevap verdi. Gülümseyerek gözlerimi kırpıştırdım, lensler gözümü yakmaya başlamıştı.

Adam cebinden telefonunu çıkarıp masaya koydu ve bana manalı bir şekilde bakarak “size telefon numaramı versem kabalık etmiş olur muyum diye sordu. Biten sigaramı küllükte söndürürken gülümseyerek “hayır elbette etmiş olmazsınız, çünkü ben sizin numaranızı zaten biliyorum “ dedim ve cebimdeki telsize “arkadaşlar gelebilirsiniz” diyerek talimat verdim. Adamın afallamış ve rengi kaçmış yüzüne bakarak “ eh, … sözlükte yazdığın küfürler ve provokatif hareketlerin yanına kalacağını sanmıyordun umarım” diyerek karşımdaki direnişi organize edenlerin iki numarasına sırıttım.

Birimden arkadaşlar bahçeye girince , adam korkarak vişne ağacına sarıldı ve ağlamaya başladı. “üzülme ağacını kesmiycez, sadece bağlantılarını keseceğiz” diyerek masadaki son vişneyi yiyip ayağa kalktım ve görev yerini terk ettim.