bugün

her şey sırayla ve gerçekçi olmalı. kısacası devlet seküler olmalı ve halk kendi içinde gittikçe güçlenmelidir. en büyük yarış, kendimizle yaptığımız yarıştır.

çok akıllı adam, bu düşünceleri aylarca düşünmüş ve uygulamaya gayret etmiş.

hedefleri:
1) kendi içinde üretime odaklan, dışarıya bağımlılığını olabildiğince azalt.
2) daha güçlü olsan bile kimseyle savaşmamaya gayret et. sürekli olarak barıştan konuş ki insanlar barışa yönelsin. kazanımlarını yok etme.
3) dış politikada her zaman aktif bir şekilde bulun, söz hakkı edin. dünya 180 kişilik yuvarlak masa gibi. pısırık kalarak bir kazanım elde edilemez.
4) sürekli olarak kendin ile yarış, bilimi o kadar ilerlet ki artık askeriyen olmasa bile kimse sana saldırabilecek pozisyonda olamasın.
5) dış gezegenlerde yer edinme gibi durumlarda, hak edin, yol gösterici ol.

kısacası kendine güven, çalış, sekülerist ve gerçekçi ol, saygı duy, sonuçların konusunda da övün, çünkü bunu sen başardın.

ismet inönü başbakanlığı ile birlikte bu yol tarihe karıştı tabi. ismet inönü ile devlet bir tek "yurtta sulh, cihanda sulh" hedefini doğru yaptı.

ilk olarak din tekrardan devletin içerisine girmeye başladı.
ardından çoğunluğu okuma yazma bilmeyen, çevresinden duyduklarına sonuna kadar inanan insanlar çoğunluğu olan ülkede çok partili döneme geçildi.
ardından chp seçim kazanamamaya başladı, cahil kesim devlet yönetimine geçti.

sonucunda bugündeyiz:
1) tamamen dışa bağımlı,
2) güçsüzken savaşmaya gayret eden (fiyat/performans açısından en iyi askerler türkiye'de). kısacası başkalarının yönetiminde olan askeriye,
3) dış politika zaten "sen kimsin ya" seviyesinde,
4) kendisiyle yarışmayı bırak, yarışmadan komple ayrılmış durumda,
5) hak edinme konusunda, üç uydumuz var, cern'de profesörlerimiz var, o kadar. birde tarihi geçmiş, iş güvenliğinde dünyanın en sonlarında olan ülkede nükleer reaktör üretme peşindeyiz.

yazık edildi, çok yazık edildi.