Bir işçi olarak 1 Mayıs her işçi ve emekçi gibi herkes için de büyük bir anlamı ifade eder. Bunun nedeni sanırım açıktır. Yeniden hatırlamakta fayda vardır. Karl Marx, bilindiği gibi, kapitalist üretim biçiminde işçininin çalışma sürecinde gösterdiği emek faaliyetini, işçi için yıkıcı, bıktırıcı ve yok edici, insanı insanlıktan çıkaran ve aynı zamanda insanı alıklaştıran etkinlikler toplamı olarak değerlendirmişti. Kapitalizmde işçi olmak özgürlükten ve insanca yaşamaktan mahrum olmak demektir. işçi olmak cendere içine alınmış açık bir cezaevi demektir. Elleri kolları bağlı modern köleler demektir. Onun için işçi adeta bir makine parçasının dişilisi gibidir. işçi, bu çalışma koşullarında sosyal ve kültürel bir varlık olmaktan çıkar. Canlı olan ama cansız bir varlık gibi kendini duyumsayan makinenin bir parçasıdır adeta. Ama bütün mesele kapitalizmde insanı insan olmaktan çıkaran ve yaşamı çekilmez kılan bu ‘işçilik’ koşullarından kurtulmak değil midir? işçi sınıfının kavgasının özü de budur. Marx, bize bunun nedenlerini ve bundan nasıl kurtulmak gerektiğini anlatmıştı. Bir insan olarak işçinin özgür ve mutlu bir hayat kurmasını öngörmüştü. işçi sınıfının mücadelesinin özünde bu tarz işçiliğe son vermek mücadelesi olduğunu hatırlatmıştı. Hem artı değer sömürüsüne hem de mülkiyet ve egemenlik biçimine son vermeden işçi ne kendini ne de kendisiyle birlikte insanlığı kurtarabilecekti. Bu anlamda işçi sınıfının sosyalist mücadelesi özünde büyük bir insanlık davası olarak tarihe geçmiştir.
(bkz: sendika org)